Ankara keçisi ve tiftik üretimi yeniden canlanıyor

20-04-2021

Tiftiğiyle ünlü Ankara keçisi, uzun yıllar sadece ülkemizde yetiştirildi, tiftik sadece ülkemizde üretildi ve dünyaya satıldı. 19’uncu yüzyılda Ankara keçisinin yurt dışına çıkışıyla rekabetin yönü değişti ve zamanla ülkemiz zirvedeki yerini kaybetti. Şimdi yeniden canlanma zamanı... Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü sorumluluğunda ‘Ankara Tiftik Keçisi Yetiştiriciliğini Geliştirme Projesi’ başlatıldı. Hedef, Ankara keçisi yetiştiriciliğini anavatanında yaygınlaştırmak ve Türk tiftiğini dünyada hak ettiği yere ulaştırmak.

‘Ankara keçisi’ uluslararası adıyla ‘Angora goat’, Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türk kavimleriyle bu topraklara yerleştiği bilinen bir tiftik keçisi... Ankara ve çevresinde bozkır ikliminin hakim olduğu coğrafyada yetiştirilen Ankara keçisi, 19’uncu yüzyıla kadar yurt dışına çıkarılması yasaklandığı için sadece bu topraklara özgü kalmış. Tiftik, on binlerce el tezgâhında yüzyıllar boyunca önce ipliğe, ardından da sof kumaşına çevrilmiş ve bu keçi türü, Ankara için çok önemli bir ekonomik değere dönüşmüş. Tiftikten üretilen sof kumaşının Osmanlı Sarayı’ndan, İngiltere’ye, Hollanda’ya kadar uzanan bir yolculuğu var. Beyazlığının, parlaklığının ve ipeksi yumuşaklığının yanı sıra, sof kumaşının sıcak soğuk havalarda doğru ısı yalıtımı sağlaması ve su geçirmemesi gibi üstün özellikleri, lüks tüketim malı olarak hem yurt içi hem de yurt dışı pazarlarda satılmasına olanak tanımış.

Hamile bir keçi, rekabetin yönünü değiştirdi
18’inci yüzyılın ortalarından itibaren uluslararası tekstil ve ticaret ortamında yaşanan gelişmeler neticesinde ülkemiz için ayrıcalıklı bir ekonomik değer olan sof kumaşı dokumacılığı giderek rekabetçi gücünü kaybetmeye başlamış. Türkiye’nin tiftik keçisi yetiştiriciliğindeki liderliğini kaybedişinin başlangıç noktasını, Türkiye’nin tek tiftik tops üreticisi Ferla firmasının kurucularından Elif Yıldırım anlatıyor:

“1838 yılında Güney Afrika’ya 12 dişi ve bir teke gönderilmiş. Teke ne kadar önceden kısırlaştırılmış olsa da, dişilerden birinin hamile olduğunun anlaşılması ve bir teke doğurması, Güney Afrika’da tiftik keçisi yetiştiriciliğinin başlangıç noktasını oluştururken, ülkemizin tiftik alanında liderliğini kaybettiği dönüm noktası olarak anılmaktadır. Bu tarihten sonra çok sayıda tiftik keçisi Güney Afrika ve ABD’ye ihraç edilmiştir.”

Yıldırım, 1988 yılında 25 bin ton olan küresel tiftik üretimi, aradan geçen 30 yıl içerisinde yüzde 80 azalmış olsa da Güney Afrika Cumhuriyeti’nin hâlâ dünyada tiftik üretimi alanında lider konumunu koruduğuna dikkat çekiyor. Kesin rakamlar belli olmamakla beraber, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ve daha sonra bağımsızlığını ilan ederek Güney Afrika Cumhuriyeti’nden ayrılan Lesotho Krallığı’nın, dünyada üretildiği öngörülen 5 bin ton hammaddenin yaklaşık yüzde 60-65’ini ürettiği tahmin ediliyor. Yıldırım, bu ülkeleri sırasıyla Arjantin, ABD ve yaklaşık yüzde 6’lık üretimle Türkiye’nin izlediğini ifade ediyor ve “Tiftiğin esas vatanı olan Anadolu, dünyanın en iyi tiftiğini üretebilecek niteliklere sahip. Bu nitelikleri en iyi şekilde değerlendirecek üretici yapıların oluşturulmasıyla Türk tiftiği de dünyada hak ettiği yeri mutlaka alacaktır” diyor.

Rekabet yoksa hayvancılık da yok!
Rekabetin yönünü değiştirmesiyle, Ankara tiftik keçisinin popülasyonu da, çeşitli sosyo-ekonomik ve yasal sebeplerle; 1960’tan 2000’li yılların başlarına kadar ciddi bir düşüş yaşamış. Neredeyse 6 milyon olan Ankara tiftik keçisi popülasyonunun, 2000’li yılların başında yaklaşık 60 bin seviyesine kadar gerilediğini vurgulayan 27’inci Dönem Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, bu türün koruma altına alınmasına yol açan süreci ve sonrasında yaşananları şöyle özetliyor: “Tiftik lifleri hak ettiği değeri bulamayınca, oğlağının da doğum kilosunun çok fazla olmaması dolayısıyla Ankara tiftik keçisinin, kıl keçisiyle melezlenmesi yolu tercih edilmiş. Böylece, keçilerin koruma altına alınması ve Ankara tiftik keçisi ırkının ıslah edilmesi zorunluluğu baş göstermiş. 2005 yılına gelindiğinde artık Ankara tiftik keçisinin koruma altına alınması için o zamanki adıyla Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı koruma faaliyetlerini başlatıyor.

2006 yılında ise; ‘Halk Elinde Küçükbaş Hayvan Islahı’ projesi başlatılıyor. 2009 yılı itibariyle de anaç keçi, oğlak tiftiği ve tali tiftik sınıflandırmaları çerçevesinde, üretici desteği verilmeye başlanıyor.” Yıldız, Ankara tiftik keçisinin ırkını koruyarak bugüne ulaşmasında, bu desteklerin hayati bir işlev üstlendiğini ifade ediyor.

Şimdi kontrollü üretim zamanı
Bugün gelinen noktada ise Türk tiftiğinin eski günlerine dönebilmesi için popülasyonun hızla artırılması için önemli adımlar atılıyor. 2020 yılında Zeynep Yıldız’ın önayak olduğu Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü sorumluluğuna başlatılan ‘Ankara Tiftik Keçisi Yetiştiriciliğini Geliştirme Projesi’ kapsamında Siirt, Şırnak ve Mardin illerinde küçükbaş hayvan başına verilen 20 TL ek destekten 5 Kasım 2020 itibariyle Ankaralı tiftik keçisi yetiştiricilerinin de yararlanması sağlandı. Proje kapsamında popülasyonun kaliteli tiftik üreterek artması adına; Ankara Güdül’de, veterinerlerce tiftik mikronu uluslararası standartlara uygun olarak belirlenmiş, ıslah edilmiş tekeler yetiştiricilere dağıtıldı. “Ayrıca, proje kapsamında, çok sevdiğimiz keçilerimizin haklarını korumak adına, yetiştiricilerimize, modern kırkım makinelerinin dağıtımına da devam ediliyor” diyen Yıldız, projenin amacını şöyle anlatıyor:

“Proje, en temelde, standardize edilmiş mikrona sahip, ticarileştirilmeye uygun bir tiftik miktarına ulaşmayı ve emek emek bu keçileri büyüten yetiştiricimizin emeğinin karşılık bulmasını hedefliyor. Projede, kısa vadede değil, uzun vadede sonuç almayı planlıyoruz. Hem bir kültürel değer hem de bir ekonomik değer olan, Türk tiftiğinin on yıllar sonrasını inşa etmeye çalışıyoruz.” Gerek bu projeyle, gerekse verilen desteklerle Ankara tiftik keçisinin popülasyonunun artırılması bakımından önemli yol kat edildiğini vurgulayan Yıldız, geçtiğimiz yıl itibariyle, Ankara tiftik keçisi sayısının 241 bine ulaştığına dikkat çekiyor.

Ankara keçisi çiftliği kuruluyor
Ankara keçisi yetiştiriciliğinin yaygınlaşması kadar, tiftiğin tekstildeki kullanımının sağlanması da bütüncül bir ekonomik sürdürülebilirlik için kritik önem taşıyor. Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız bu kapsamda İTHİB ve tekstil sektörünün temsilcileriyle görüşmeler yaptıklarını ve bu yönde adımlar attıklarını ifade ediyor. Proje kapsamında ayrıca hikâyesi ve tarihi olan Ankara tiftik keçisini vatandaşların da yakında tanıyabileceği, eko-turizmin parçası olabilecek örnek bir çiftliğin kurulması da kararlaştırıldı. Bu çiftlik için Ankara’da tek ‘cittaslow’ yani ‘sakin şehir’ unvanını almış olan Güdül ilçesi seçildi. Zeynep Yıldız, Güdül’de kurulacak çiftliğin işlevini şöyle anlatıyor: “Burada kurulacak çiftlikte doğal malzemelerin kullanılması, hayvan refahının öncelenmesi, çiftliğin eko-turizme elverişli bir biçimde kültürel boyutu ile birlikte kurgulanması ve Güdüllü elleri öpülesi çiftçilerimize hizmet etmesi benim kırmızı çizgilerimdi. Ankara Valiliğimiz de Güdüllü çiftçilerimizin paydaşı olacağı bir işletme modeli üzerinde çalışıyor, burada nihai karar Ankara Valiliği’nin olacak. Bu projenin ayrılmaz bir parçası olarak bir sof müzesi kurulması için de elimden gelen gayreti göstereceğim.”

Dünya markası olmaya aday
Ankara Tiftik Keçisi Yetiştiriciliğini Geliştirme Projesi’nde yer alan isimlerden Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Koordinasyon Sorumlusu Doç. Dr. Havva Eylem Polat, tiftik keçilerinin beton yığınlarının arasında değil de olabildiğince doğal ortamlarda yetiştirilmesi için en uygun ağıl planları üzerinde çalıştıklarını anlatıyor. Polat, “Projemizi hayata geçirmeyi başardığımızda, ülkemizde tiftik keçisi yetiştiriciliği için önemli bir adım atmış olacağımız inancındayım. Yaptığımız tüm çalışmalar yörenin kalkındırılması ve tiftik keçisi yetiştiriciliğinin canlandırılması özelinde, ülkemiz için olmaktadır” dedi.

Tiftiğin dayanıklılığının yanında, leke tutmama, yanmaya dayanıklılık gibi özellikleriyle gelecekte daha farklı alanlarda da kullanılabileceğine dikkat çeken Polat, “Teknoloji geliştikçe, farklı gereksinimler ya da eldeki hammaddenin mevcut gereksinimleri karşılamadığı durumlarla çok kez karşılaşılacaktır. Nitekim günümüzde, özellikle tekstil endüstrisinde kullanılan yanmaz, leke tutmaz, elektriklenmeyen, çok ince ama termal özellik gösteren özel kumaşlar üretilmekte ve hayli iyi bir pazar bulmaktadır. Ankara keçisi tiftiği, bu özellikleriyle hiç de yabana atılır bir hammadde değildir” diye konuşuyor. Polat, tiftik keçisini, yalnızca yetiştiricilik anlamında değil, ülkemizden çıkan bir dünya markası ve önemli bir ticaret aracı olarak düşünmek gerektiğine vurgu yapıyor.

Tiftik, Avrupa’nın elmas ipeği, asil yünü
Ankara keçisinin en belirgin özelliği, vücudunun neredeyse tamamının tiftikle kaplı olması. Tiftik, parlaklığı, uzunluğu ve dayanıklılığı nedeniyle tekstil endüstrisinde önemli bir rol oynuyor. Kalitesi çok yüksek olduğundan Avrupa ülkelerinde ‘elmas iplik’ ya da ‘asil yün’ olarak biliniyor. Tiftikten elde edilen sof kumaş da yüksek kaliteli olduğundan pahalı fiyatlarla alıcı buluyor. Doç. Dr. Havva Eylem Polat, geçtiğimiz yüzyıl içerisinde, daha ucuz olan yapay liflerin kullanılması nedeniyle tiftiğin önemini yitirdiğine, organik-doğal ürünlere talebin artmasıyla da son yıllarda yeniden önem kazandığına dikkat çekiyor. Tiftik, kolay boyanması, leke tutmaması, dayanıklılığı ve sağlıklı olması nedeniyle özellikle mobilya döşemeleri, battaniye gibi mefruşat, kumaş, triko, atkı-şal giysi eşyalarının üretiminde elyaf olarak kullanılıyor. Tiyatro, sinema, konser salonları ve oteller gibi hizmet sunumu yapılan alanların tefrişatlarında da dayanıklılık ve kullanım kolaylığı özellikleri nedeniyle her zaman tercih edilen bir döşeme malzemesi. Tiftik, farklı dokularda kumaş olarak dokunduğu gibi örme endüstrisinde de önemli bir yere sahip. Serin tutması, çok fazla buruşma özelliği göstermemesi, güneşin zararlı ışınlarını geçirmemesi ve nemden koruması özellikleri onu diğer tekstil hammaddeleri içerisinde tercih nedeni yapıyor.

Polat, tiftiğin genellikle diğer pamuk ve yapağı gibi yünlerle birlikte kullanıldığını ifade ediyor. Diğer yünlere belirli oranlarda karıştırılarak giysilerin parlaklık ve dayanıklılıkları artırılıyor. Genç keçilerden elde edilen ince tiftik giyim için kullanılırken, yaşlı hayvanlardan elde edilen kalın tiftikten ise döşeme, halı ve dış giyim ürünleri üretiliyor.

Dünyada tiftiğin üretim ve kullanımına değinen Polat, İngiltere ile İtalya, İspanya ve Fransa’nın ürettikleri tiftiğin büyük bölümünü tops yani yarı işlenmiş tiftik, iplik, tiftik ipliği ya da kumaş olarak dış ülkelere sattıklarını anlatıyor. Dünyada tiftiğin yüzde 75’i el ve makine örgü ipliği, yüzde 20’si giysi kumaşı, yüzde 4’ü döşeme kumaşı olarak, yüzde 1’i ise endüstriyel tüketimde kullanılıyor. Moda, dünyada tiftiğin tüketiminde önemli bir etken oluşturuyor. 

Uluslararası rekabet için daha ince tiftik üretilmeli
Dünyada tiftik üretiminde söz sahibi olmak için Ankara keçisinden tiftik elde edilmesi kadar üretim kalınlığı da önem taşıyor. Bahariye Mensucat San. ve Tic. A.Ş. Kalite Güvence & Planlama Müdürü Şansal Çetin de Ankara keçisinden elde edilen tiftiğin Türkiye’de ancak 27 mikron kalınlıkta üretilebildiğine dikkat çekiyor. Çetin, “Bahariye Mensucat olarak takım elbiselik kumaş imalatında kullandığımız yün ortalama 18-21 mikron olup çok ince kalınlığa sahiptir. Şu anki haliyle kumaş imalatımız için uygun değildir. İlk etapta yapılacak olan, keçi postundaki ince mikronlu bölgelerin ayrılmasıdır. Daha sonra diğer iyileştirme çalışmalarıyla uluslararası piyasalarda tercih edilen 23 mikron seviyeleri yakalanabilir” diye konuşuyor.

“Sürdürülebilirlik kapsamında; üretim çiftliklerinin sertifikalandırılması uluslararası piyasalarda tanıtım sağlayarak pazarda hızlı bir şekilde yer edinmemizi sağlayacaktır” diyen Çetin, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Dünyanın kaynaklarını hoyratça kullandığımız şu günlerde; önümüze sık sık gelmeye başlayan mikro plastikler, iklim değişikliği, kaynak kıtlığı gibi problemlerin insanın kendisini kendi eliyle yok etmekten başka bir açıklaması yoktur. Ankara tiftiğinin hem ülkemize hem dünyaya kazandırılması en başta insanlık olarak boynumuzun borcudur.”

Suni ve sentetik elyaf, hayvansal tiftiğin yerini aldı
Yıllar içinde tiftik üretiminin azalmasıyla birlikte hayvansal elyaf kullanımı da azaldı. Suni ve sentetik elyaflar daha çok tercih edilir oldu. Türkiye’nin dünyada üretimde birinci olduğu ürün grubundan birinin el örgü iplikleri olduğunu vurgulayan Diktaş Dikiş İplik A.Ş ve TTSİS Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Denizer, “Türk malı el örgü ipliği dünyada kalitesini ispat etmiştir. Tabii ki; bunun en önemli dayanağı Türkiye’de dünyanın en büyük el örgüsünün olmazsa olmaz elyafı olan akrilik üretim tesisinin bulunmasıdır. Yıllar içinde iplik üretimi, terbiye, dizayn da gelişince bu başarı ortaya çıkmıştır” diye konuşuyor. Dünya el örgü hacminin yüzde 60-70 oranında üretimini Türkiye karşılıyor. Türkiye’nin çok daha büyük üretim kapasitesine sahip olduğunu belirten Denizer, “Tüketimi çok sınırlı bir piyasa olduğundan ve zaman içinde yalnızca hobi olarak kullanıldığından talepte bir düşüş vardı. Trend aşağıya doğruydu ki; pandemi bu trendi yukarıya doğru yönlü değiştirdi. Son bir yıldır tüm fabrikalar yoğun bir şekilde ihracata çalışıyor. Hammaddede ihracatını olumlu etkiliyor” diyor.

‘El örgü yünü’ olarak da adlandırılan el örgü ipliğinin zamanla tüm tekstilde olduğu gibi yün, tiftik, angora gibi doğal hayvansal elyaf kullanımını azalttığına dikkat çeken Denizer bu durumu şöyle açıklıyor: “Bunun en büyük nedenlerinden biri akrilikle, hayvansal elyafın fiyat farkıydı. Zamanla teknolojiyle birlikte suni ve sentetik elyaflarla doğal görünüm yakalandı. Tabi ki bölgesel olarak yüne ve tiftikli mallara talep devam ediyor ama toplam yün ipliği sektöründe kullanımı yüzde 3-5’ten fazla değil. Dünyada yün tüketimi zaten son 10-15 yıldır tonaj olarak yerinde saymakta fakat genel elyaf üretimleri her yıl artmaktadır.”

Tiftik keçisi yetiştiriciliğinin yaygınlaştırılmasını amaçlayan projeyi yorumlayan Denizer,

“Tarihte Türkiye’den çıkma bir ürün olan tiftiğin desteklenmesi ve tekrar özüne uygun olarak üretiminin artırılması doğru bir politikadır. Sonuçta ithal ettiğimiz bir elyafın Türkiye’den temin edilmesi hem cari açık olarak hem de ilerde geliştirilecek yeni ürünlerle ihracat artışı olarak Türkiye ekonomisine fayda sağlayacaktır. Tiftiğin yanında yün üretimi de desteklenmelidir” değerlendirmesinde bulunuyor.

Tiftiğin kullanıldığı halı dokumaları durma noktasına geldi
Tiftiğin çok kıymetli bir hammadde özelliği taşıdığı bir başka sektör de halıcılık... İstanbul Halı İhracatçıları Birliği (İHİB) Başkan Yardımcısı Ahmet Hayri Diler, Anadolu’da halı ve kilim dokumaların üretiminde geleneksel olarak eski dönemlerden beri tiftiğin kullanıldığını ifade ediyor. Uzun bir elyaf olması dolasıyla dokumaların sağlam ve uzun ömürlü olmasını, parlaklığı ve yumuşaklığı ile kaliteli bir yapağı elde edilmesini sağlıyor. Özellikle Orta Anadolu’dan Doğu Anadolu’ya kadar geleneksel olarak halı ve kilimlerde belirli oranlarda yün elyafla karıştırılarak üretim yapılmış. ‘Filikli’ denilen dokumalarda yumuşaklığı ve parlaklığı sayesinde, sedir yaygısı ve seccade olarak dokunan halılarda da tercih edilmiş. Ancak bu tür dokumaların günümüzde azalarak, neredeyse durma noktasına geldiğini vurgulayan Diler, “Üretildiği zaman dünya pazarında, özellikle ABD ve Avrupa’da rağbet gören bir halı türüdür. Diğer yün elyaflarla karıştırıldığı zaman, halıya ve kilime hem sağlamlık, hem de parlaklık vermesi sayesinde katma değeri yüksek üretim yapılmasını sağlar” diyor.

Halıcılığımız dünyadaki özel yerini yeniden alabilir
Günümüzde ülkemizdeki halı üreticilerinin kaliteli tiftik temininde zorlandığına dikkat çeken Diler, Ankara keçisi sayısının artırılması, atılacak doğru adımlarla tiftik üretiminin yeniden canlandırılması gerektiğini ifade ediyor. Ankara keçisi ırkının koruma altına alınarak, diğer keçilerle melezleşmesinin önlenmesinin yanı sıra halı sektörünün gereksinimlerinin paydaşlarla istişare edilerek dikkate alınması gerektiğini söyleyen Diler, değerlendirmelerini ve tavsiyelerini şöyle sıralıyor: “Tekstil ve halı sektörlerinde dünya pazarının beklentileri değerlendirilmeli, sürdürülebilirlik göz önüne alınarak doğru adımlar atılmalı. Yakın bir zamana kadar dünyanın en kaliteli tiftiğinin üretildiği ülkemizde, geleneksel yöntemlerin göz ardı edilmediği, veterinerlik hizmetlerinin düzgün olarak sağlandığı, sürdürülebilirlik ve kırsal kalkınmaya yapacağı katkıların hesaba katılarak doğru adımlarla geliştirildiği bir proje ile yeniden ihtiyaçların karşılanabileceği aşikardır. Temennimiz bu kaliteli elyafın yok olmasının önlenmesi ve halıcılığımızın dünyadaki özel yerine yeniden erişmesinin sağlamasıdır. Bir halının en önemli özelliği sağlamlığı, parlaklığı ve desenlerinin, tasarımının güzelliğidir. Bunların yanı sıra ülkemizde dokuma zanaatının usta ellerine sahip hanımlarımızı da unutmamamız gerekiyor. Bütün bu özelliklere sahip ülkemizde sanırım tiftiğin ne kadar önemli olduğu artık anlaşılmıştır.”

Tiftik üretimi 60 yılda zirveden dibe indi
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Koordinasyon Sorumlusu Doç. Dr. Havva Eylem Polat Türkiye’de, yıllar içinde değişen tiftik üretimini tiftik keçisi sayısına bağlı olarak rakamlarla açıkladı:

Tiftik üretimi;

• 1890’da 2.247 ton,

• 1936’da 6.506 ton,

• 1956 yılına kadar 5.500-8.800 ton arasında yükseliş ve düşüşlerle,

• 1959’da 10.270 ton, (bugüne kadarki en yüksek üretim)

• 2009’da 194 ton, (en düşük)

• 2019 yılında ise 380 ton tiftik üretimi gerçekleştirildi.

Tiftik keçisi varlığı;

• 1863’te 1.5 milyon,

• 1928’de 2.5 milyon, 

• 1941’de 5.5 milyondu.

• 1942-1944 yılları arasında 5 milyon civarına geriledi.

• 1960’da yüzde 133’lük artışla 6 milyona tarihinin en yüksek sayısına ulaştı.

Bu tarihten sonra ise yıldan yıla tiftik keçisi varlığında düşüşler yaşandı.

• 1990’lara gelindiğinde 1.3 milyondu.

• 2004’te 230.000’e düştü,

• 2010’da en düşük seviyelere geriledi.

• 2020 yılında yapılan çalışmalar ve projelerin yardımıyla tekrar artış göstermeye başladı ve 241.055’e ulaştı.

Tarım ve Orman Bakanlığı, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nde Tarım Uzmanı Dr. Ali Ayar, Tarım ve Orman Bakanlığı adına Hayvancılık ve Su Ürünleri Daire Başkanlığı tarafından yürütülen ‘Halk Elinde Hayvan Islahı Ülkesel Projesi’ kapsamında Ankara Keçisi Islah Programı ile Ankara keçisinde oluşan yok olma tehlikesinin uzaklaştırıldığına dikkat çekti. Ankara’da 2004 yılında 123.000 kilo olan tiftik üretim miktarı 2019 yılında 293.449 kiloya ulaştı. Islah programı sayesinde projedeki sürülerde tiftik miktar ve kalitesinde önemli iyileşmeler oldu. Ayar, “Islah programında alınan verilerin analizi ve bilimsel yöntemlerle değerlendirilen kaliteli damızlıkların kullanımının yaygınlaşmasına paralel olarak, tiftik verim ve kalitesindeki artışı hızla gerçekleştirecek bir potansiyel bulunmaktadır” dedi. Proje kapsamında; 31.500 anaç keçi ve yavrularına tiftik incelik analizi yapıldı. Ayar, Ankara İlinde Ankara Keçisi Islah Projesi kapsamında 2019 yılında proje gerekliliklerini yerine getiren toplam 65 yetiştiriciye 2.465.980,00 TL destekleme ödemesi yapıldığını, bugüne kadar toplamda yapılan ödeme miktarının 13 milyon 506 bin TL’ye ulaştığını ifade etti.

Dr. Ali Ayar, ıslah çalışması sonrasında atılması gereken adımları şöyle sıraladı:

• Islah programından elde edilen damızlıkların kullanımının yaygınlaştırılması sağlanmalıdır.

• Tiftik kırkımı ve kırkım sorasında sınıflandırılarak tasnifi konusunda yetiştirici eğitimi ve organizasyonu, hem üreticinin hem de sanayicinin işini kolaylaştıracaktır.

• Sanayicilerimizin ıslah programındaki işletmelerden başlayarak “sözleşmeli” diyebileceğimiz bir model üzerinden satın alma yapmaları halinde; kırkım, tasnif, üretim miktarının ve hayvan sayısının artırılmasıyla kaliteli damızlık kullanma yönlendirmesi ivme kazanacaktır.

• Yerel yönetimler, kalkınma ajansları ve STK’ların Ankara keçisinin Ankara için kültürel ve ekonomik değerini öne çıkaracak tanıtım, hediyelik/ turistik eşya, giyim, aksesuar ve hatta gıda ürünleri gibi alanlarda daha aktif ve sinerji oluşturacak bir koordinasyon içinde olmaları sağlanmalıdır.


Diğer Haberler