Ekoteks’in ana teması Sürdürülebilirlik oldu

05-01-2023

Bu yıl 14’üncü kez düzenlenen Uluslararası Ekoteks Sempozyumu’nda, tekstil sektöründe sürdürülebilirliği sağlayacak konular tüm boyutlarıyla ele alındı. İklim krizinden adil ve insani çalışma koşullarına kadar geniş bir çerçevede değerlendirmelerin yapıldığı organizasyonda, aralarında Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Araştırma Müdürü Tuba Kobaş Huvaj’ın da bulunduğu 25 konuşmacı yer aldı.

Yazı: Tuba Kobaş Huvaj

H er yıl tekstil dünyasının en güncel konularının ele alındığı Ekoteks sempozyumlarının 14’üncüsü, 10 Ekim’de Türkiye İhracatçılar Meclisi Dış Ticaret Kompleksi’nde yapıldı. “2030’a Doğru Dijitalleşen Tekstil Dünyasında Sürdürülebilirlik” başlığı altında “Sorumlu Üretim, Sorumlu Tüketim” sloganıyla düzenlenen Sempozyum’da ülkemizden ve yurtdışından, özel sektör ve kamu kurumlarından 25’ten fazla konuşmacı yer aldı. Sendikamız Araştırma Müdürü Tuba Kobaş Huvaj, “Hazır Giyimde Sosyal Uygunluğun Tedarik Zincirinde Rekabetçiliğe Etkisi” başlıklı sunum gerçekleştirdi.

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Ekoteks Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Özdemir, Ekoteks laboratuvarlarının verdiği test ve belgelendirme hizmetlerinden bahsettikten sonra, tüketicinin bilinçlenmesinin sektördeki değişikliklerin temelini oluşturduğunu, tüketicinin bu talebine cevap verirken markaların “yeşil yalan”a da başvurabildiğini ve sektörün bununla da mücadele etmesi gerektiğini belirtti.

Yine açılış oturumunda söz alan İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Öksüz’ün ana mesajı ise, dünyada talebin giderek arttığı organik pamuk sertifikasının artık ülkemizde yetkilendirilmiş kuruluşlarca verilmesi gerektiği oldu.
Sürdürülebilirliğin ilk şartı “biz” olabilmek!

İlgi çekici konuşmalardan birini, moda tasarımcısı Arzu Kaprol yaptı. “Ben” anlayışından “biz” anlayışına geçmenin sürdürülebilirliğin ilk şartı olduğunu belirten Kaprol, sıfır atık ve faydalı tasarım kavramlarının, bugün bizim yaşadığımız topraklar olan Anadolu’nun kadim anlayışı olduğunu ve sürdürülebilirlik için özümüze dönmenin yeterli olacağını hatırlattı. Toplumları “tüketici” olarak etiketleyerek onları “tüketmeye” ittiğimizi belirten Arzu Kaprol, bu tanımın kökünden değişmesi gerektiğini söyledi.

“Sürdürülebilirlik İlkeleri ile Uyum: Kamu Politikaları, Destekleri ve Avrupa Yeşil Mutabakatı” adlı oturumundan öne çıkan notlarsa şöyle: Tekstil sektörü; gıda, barınma, ulaştırmadan sonra çevre kirliliği ve iklim değişikliğine en çok etki eden dördüncü, su ve arazi kullanımında üçüncü ve hammadde tüketiminde beşinci sektör olarak dönüşümü acil olan sanayilerden biri. Sadece Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yılda 5,8 milyon ton tekstil atığı çıkıyor ve 2030’a kadar hazır giyim tüketiminde yüzde 14 ila 18 arasında artış bekleniyor. Tekstil atığının geri dönüşümü konusunda çok ciddi tedbirler alınıyor. Fakat endüstri şimdiye dek, daha kolay olan tüketici öncesi (pre-consumer) atığa odaklandı. Toplam atık içinde bunun oranı sadece yüzde 5 ila 10 arasında. Oysa atığın çoğunluğunu oluşturan tüketici sonrasına (post-consumer) odaklanılmalı.

Avrupa Birliği, Yeşil Mutabakat adını verdiği geniş kapsamlı eylem planıyla 2050 yılında ilk “Yeşil Kıta” olma hedefini koydu. Bu kapsamdaki tekstil hedefi ise 2030 yılına kadar tüm tekstil ürünlerinin uzun ömürlü, tamir edilebilir, belli ölçüde geri dönüştürülmüş malzemeden üretilmiş, zararlı kimyasal içermeyen, sosyal uygunluk kriterlerini taşıyan özelliklere sahip olmasına yönelik. Ayrıca markaların yıllık koleksiyon sayılarını azaltarak hızlı moda anlayışından uzaklaşması, müşterilerine ikinci el ve tamir hizmetleri vermeleri de teşvik ediliyor. AB pazarına sadece temiz ürünlerin kabul edilmesi hedefine uygun olarak, Türkiye’nin de bu pazarda payını koruması ve artırması için bu dönüşüme ayak uydurması gerekiyor.

İklim krizi birçok şeyi değiştirebilir
“İklim Değişikliği ve Çevresel Etkileri” isimli ve konuşmacılar arasında akademisyenlerin ağırlıkta olduğu oturum şöyle özetlenebilir: İlk olarak 1859 yılında su buharı ve karbondioksit gibi bazı gaz konsantrasyonlarındaki değişimin iklim değişikliğine yol açacağı görüşü ortaya atılmıştı. 1977 yılında ise bilim insanları gelecek yüzyılın en önemli probleminin küresel iklim krizi olacağını belirtmişti ki şu an iklim krizini gerçekten de yaşıyoruz.

Yapılan bir araştırmaya göre Türkiye imalat sektörleri karbon ayak izine göre şöyle sıralanıyor: Tarım, Avcılık, Ormancılık ve Balıkçılık (yüzde 17,6), Gıda, İçecekler ve Tütün (yüzde 13,5), Tekstil ve Tekstil Ürünleri (yüzde 12,9), Diğer Metal Olmayan Mineraller (yüzde 10,8), Temel Metaller ve Fabrikasyon Metali (yüzde 10,3), Kimyasallar ve Kimyasal Ürünler (yüzde 6,9), Kok ve Rafine Petrol ve Nükleer Yakıt (yüzde 6,8). AB’de yürürlüğe girmekte olan Sınırda Karbon Düzenlemesi doğrultusunda AB pazarına yapılan ihracatta salınan karbon ton başına 30 Euro olarak düşünülen vergi planının gerçekleşmesi durumunda, Türk tekstil sektörü 135 milyon Euro’ya yakın bir maliyetle karşı karşıya kalacak.

Döngüsel Ekonomi, Üretim ve Sürdürülebilirlik oturumunda ise Sendikamız üyesi Söktaş, dünyaca ünlü tasarımcı Stella McCartney ile gerçekleştirdiği ve Glasgow 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’na konu olan “Rejeneratif Pamuk” projesini paylaştı. Söktaş, toprak sağlığı ve biyoçeşitliliğe odaklanan rejeneratif tarımla, endüstriyel tarımın toprak üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Stella McCartney ile ortak projesinde ise blockchain teknolojisini kullanarak pamukta tarladan mağazaya kadar şeffaf ve izlenebilir tedarik zinciri oluşturmayı hedefliyor.

Adil ve insani çalışma koşulları işbirliğiyle sağlanır!
“Hazır Giyimde Sosyal Uygunluğun Tedarik Zincirinde Rekabetçiliğe Etkisi” başlıklı bir sunum yapan Sendikamız Araştırma Müdürü Tuba Kobaş Huvaj, Sendika’nın her zaman savunduğu örgütlü çalışma ve adil çalışma koşullarının, tedarikçiler için iş etiğinin yanı sıra, rekabet gücünü artıran faktörler olduğunu da ifade etti. Moda sektöründe sosyal uygunluk konularının Rana Plaza gibi küresel düzeyde ses getiren facialar sonucunda düzenlendiğini hatırlatan Huvaj, sektörde adil ve insani çalışma koşullarının ancak üretici-tüketici-marka paydaşlarının bir araya gelerek ortak adımlar atmasıyla sağlanabileceğini söyledi. Huvaj aynı zamanda, İHKİB’in yürüttüğü AB destekli “Tasarımdan Üretime: Hazır Giyim Sektörünün Dijital Dönüşümü için Teknik Yardım Projesi” kapsamında sosyal uygunluk konusunda eğitim içerikleri hazırlayarak sektöre katkı sağlayacaklarını belirtti.


Diğer Haberler