EURATEX Konvansiyonu’na Türkiye Damgası

12-01-2022

Tekstil ve hazır giyim endüstrisinin Avrupa Birliği nezdindeki en önemli temsilcisi Avrupa Hazır Giyim ve Tekstil Konfederasyonu’nun (Euratex) yıllık konferansı, 8-9 Kasım’da Belçika’nın Antwerp kentinde gerçekleşti. Uluslararası Hazır Giyim Federasyonu (IAF) ile ortaklaşa düzenlenen etkinlikte, Türkiye-AB ticari ilişkileri özel bir oturumda değerlendirildi. Euratex yönetiminde Türkiye’nin dört koltukla yer alması ve IAF Başkanlığı’nı, aynı zamanda İHKİB ve TGSD Yönetim Kurulu üyesi de olan Cem Altan’ın devralması sebepleriyle Türkiye’den Konvansiyon’a katılım oldukça yüksek oldu..
Euratex’in yıllık konferansı niteliğindeki Euratex Konvansiyonu, 2019’da Euratex’e üye dört Türk kuruluş olan Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği ve Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin ortak ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenmişti. Pandemi sebebiyle 2020’de gerçekleşmeyen Konvansiyon, 8-9 Kasım 2021’de Antwerp’te yapıldı. Konvansiyon’da sektörümüzü yakından ilgilendiren Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakatı, Döngüsel Ekonomi Eylem Planı, Sürdürülebilir Tekstil Stratejisi gibi politikaların yanı sıra dijitalleşme, tedarik zinciri yönetimi gibi konuların ele alındığı pek çok oturum gerçekleştirildi.

Breton’dan tekstilcilere dönüşüm çağrısı
Konvansiyon’un ana konuşmacılarından Avrupa Komisyonu İç Pazardan Sorumlu Üyesi Thierry Breton, AB’nin tekstil ekosistemi için önceliklerini anlattı. Breton, sektörün pandemiden en çok etkilenen alanlardan biri olduğunun farkında olduklarını belirtirken, sorunlara çözüm bulmak için Euratex ile sık sık bir araya geldiklerini ifade etti. Breton, Avrupalı tekstil endüstrisi temsilcilerine, “Avrupa’nın salgınla mücadelede ihtiyacı olan maske ve diğer ürünleri ivedilikle sağlamak için destek istediğimde, çekinmeden üretim hatlarınızı kaydırmayı kabul ettiğinizi unutmayacağım” dedi. Diğer tüm endüstriler gibi tekstil endüstrisinin de hem AB hem AB dışındaki pazarlarda rekabetçi ve sürdürülebilir kalması için bir dönüşümden geçmesi gerektiğini hatırlatan Breton, dijitalleşme ve çalışanlara gerekli yeni becerileri kazandırmanın bu dönüşüm için kritik olduğunu belirtti. Şu anda üzerinde çalışılan Avrupa Tekstil Stratejisi’nin sektörü bu dönüşüme hazırlamayı amaçladığının altını çizen Breton, sanayinin uyumu için gerekli olan tam desteği sunacağını da taahhüt etti.

İyi müşteri aynı zamanda iyi bir ortaktır!
Tedarik Zinciri oturumunda, markalar ve tedarikçileri arasındaki ilişkiler, hammaddede arz-talep dengesizliği ve buna bağlı fiyat artışları ile pandemi etkisiyle tedarik zincirlerindeki bozulmalar ele alındı. Bangladeş Bitopi Group’tan Miran Ali, özellikle pandeminin ilk aylarında kapanmaların başlamasıyla tüketici talebinin aniden durduğunu belirtti. Ali, bazı hızlı moda markalarının tedarikçilerindeki kesinleşmiş, hatta hazırlanmış siparişlerini iptal etmesi, ödeme yapmaması, ödeme şartlarını değiştirmesi gibi sorunlara değinerek, bunun üreticileri ne kadar zor durumda bıraktığını ifade etti. “Sözleşme sözleşmedir, oyun başladıktan sonra şartları değiştiremezsiniz” diyerek markalara seslenen Ali, onları bu zor süreçte tedarikçilerini desteklemeye çağırdı.
Benzer bir mesaj veren Nova Fashion Group Başkanı Haldun Boz ise iyi müşterinin aynı zamanda iyi bir ortak rolü oynaması ve kriz dönemlerinde üreticinin karşısına çıkan yükü de paylaşması gerektiğini ifade etti. Örneğin pamuk fiyatlarının tüm dünyada yüzde 30 seviyelerinde arttığını hatırlatan Boz, markalardan bu gibi ekstra maliyetler için üreticilerini desteklemelerini talep etti.
Tedarik Zincirleri oturumunda konuşan H&M Tedarik Zincirleri Başkanı David Sävman, değer zincirlerinde dayanıklılığın çok kritik olduğu bugünlerde, moda sektöründe bunun tam tersi bir durum yaşandığının, zincirde oldukça kırılgan parçalar bulunduğunun altını çizdi. Tekstil sektörünün parçaları olarak bu durumu düzeltmenin yollarından bahseden Sävman, ilk şartın fiyatlama, kalite, hız ve esneklik gibi konularda ortak bir iş yapma mantığı oluşturmak olduğunu belirtti ve kimi üreticilerin çok fazla esneklik isterken, kimi alıcıların düşük kaliteli ürün talep ettiğine dikkat çekti. İkinci şartın ise veri ve teknolojiyi kullanmak olduğunu söyleyen Sävman, bunların üretimin yerine geçmeyeceğini; onu mümkün kılacağını, kolaylaştıracağını ifade etti. Sävman, iklim değişikliğinin göz ardı edilemeyecek ve üzerinde mutlaka çalışılması gereken bir konu olduğunu hatırlattı. H&M olarak satın alma pratiklerini değiştirerek bu şartları yerine getirmeye çalıştıklarını ifade eden Sävman, “Ürettiğimiz her bir üründe, tüketiciye etkimiz nedir, dünyaya etkimiz nedir, bu üretimi nasıl daha akıllıca yapabiliriz, diye düşünüyoruz. Hem tüketicilerin talebini karşılamaya hem de kârı üreticilerle adil bir şekilde paylaşmaya çalışıyoruz” diyerek değişen tedarik zinciri yönetim anlayışlarını açıkladı. Tedarik zincirini kısaltmak için satışa en yakın lokasyonda üretmeyi denediklerini belirten Sävman, bunun için ticareti kolaylaştıran uluslararası ticaret anlaşmalarından faydalanmaya çalıştıklarını ifade etti.

Geri dönüşüm için altyapı şart!
Tekstil Atığının Geri Dönüşümü adlı oturumda, 2025 yılında “Tüm üye ülkelerde tekstil atıklarının diğer atıklardan ayrı olarak toplanmasına yönelik düzenlemelerin yapılması” zorunluluğunu getiren AB Atık Çerçeve Direktifi ele alındı. Konuşmacılar, gerek üreticilere, gerekse tüketicilere getireceği yük ve belirsizlikler sebebiyle sektörde tartışmalara sebep olan bu düzenlemenin hayata geçmesi için öncelikle altyapının oluşturulması gerektiğini belirttiler. Euratex’in çevre politikalarından sorumlu müdürü Mauro Scalia, sadece AB içinde yıllık 5,5 milyon ton kapasiteli geri dönüşüm tesisine ihtiyaç olduğu bilgisini verirken, Euratex’in girişimi olan ve belirli Avrupa ülkelerinde kurulması düşünülen Geri Dönüşüm Merkezleri (Recycling Hubs) projesindeki gelişmeleri aktardı.
Tekstilde sürdürülebilirlik konularındaki çalışmalara öncülük eden Ellen MacArthur Foundation’dan Matteo Magnani, kullanılabilecek durumda olduğu halde çöpe atılan tekstil ürünlerinin, sadece Avrupa Birliği üyesi ülkelerde 460 milyar dolarlık bir değer kaybına yol açıldığının altını çizdi. Yeni düzenlemeyle ürünlerin henüz tasarım aşamasından başlayarak geri dönüşüme, tamire ve yeniden kullanıma uygun olarak üretilmesi gerektiğini hatırlatan Matteo Magnani, konuşması sırasında üzerinde çalıştıkları Jean’i Yeniden Tasarlamak (Jeans Redesign) projesi kapsamında hazırladıkları üretici rehberini tanıttı. Bu rehberde jean’i sağlamlaştırmak için kullanılan, fakat geri dönüşüm işlemini zorlaştıran metal rivetler yerine, farklı bir dikiş tekniği kullanılması; giysiye esneklik kazandıran, ancak ayrıştırması zor olan elastan yerine alternatif maddelere yönelinmesi gibi öneriler bulundu.

GB Anlaşması’nın yenilenmesiyle sağlanabilecek kazançlar
S endikamızın da aralarında bulunduğu Türk üyeler tarafından Euratex çalışma grubu toplantılarında sıklıkla dile getirilen Türkiye-AB Gümrük Birliği Anlaşması’nın günümüz şartlarına göre güncellenmesi ihtiyacı, AB-Türkiye İlişkileri Oturumu’nda ele alındı. Oturumda Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü’nün yanı sıra, Sendikamızı temsilen Danışmanımız ve Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Kürsüsü Profesörü Dr. Pınar Artıran, panelist olarak yer aldı. Dr. Artıran, 1995 yılında imzalanan ve Türkiye’nin endüstriyel gelişiminde ve AB’ye uyumunda çok kritik rol oynayan Gümrük Birliği Anlaşması’nın artık eskidiğinin ve revizyona ihtiyacı olduğunun altını çizdi.
Yapıldığı dönemde hizmetlerin ticaretinin mümkün olmadığına, Anlaşma’nın sadece ürünlerin ticaretini kapsadığına vurgu yapan Artıran, günümüzde ise hizmetlerin ticaretteki yerinin hayli fazla olduğunu söyledi. Türkiye’nin oldukça güçlü olduğu işlenmemiş tarım ürünlerinin kapsam dışı olmasının da ülkemize ciddi pazar kaybı yaşattığına dikkat çeken Dr. Pınar Artıran, AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı STA’ların fikri mülkiyet, dijital ticaret, çevre ve insan hakları da dâhil birçok konuyu kapsadığını belirtti. Mevcut anlaşmanın bir başka önemli boşluğunun, AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı STA’lara Türkiye taraf olamazken, bu ülkelerin AB üzerinden yaptıkları ticaretle Türkiye pazarında avantaj sağladıklarını hatırlatan Artıran, bu asimetrik ilişki dolayısıyla Türkiye’nin büyük bir ticari kaybının olduğunu ve koruma önlemleri uygulamak zorunda kaldığını belitti. Artıran, güncelleme sürecini başlatmak ve bu dezavantajları ortadan kaldırmak için öncelikle AB tarafında siyasi iradenin oluşması gerektiğinin altını çizdi. Özellikle pandemi döneminde Avrupa’da ihtiyaç duyulan maske ve koruyucu kıyafetlerin en hızlı şekilde Türkiye’den tedarik edilebildiğini hatırlatan Artıran, GB Anlaşması’nın güncellenmesiyle, AB’nin özellikle tekstil ve hazır giyimde Türkiye’nin yakından tedarik (nearshoring) avantajlarından faydalanabileceğini, böylece kazan-kazan durumu oluşacağını söyledi.

 


Diğer Haberler