Tekstil ve hazır giyim sanayii için stratejik bir hammadde: Pamuk

09-11-2020

Pamukla ilgili Ekim ayında iki önemli toplantı yapıldı. Kütlü pamuk prim desteği de Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli tarafından açıklandı. Gündemimize farklı açılardan gelen bu önemli hammaddeyle ilgili gelişmeleri derledik.

Lerzan Öztürk / TTSİS Araştırma ve İstatistik Uzmanı

Tekstil sanayiinin en önemli doğal hammaddelerinden biri olan pamuk, tekstil ve hazır giyim sektörlerimiz için stratejik öneme sahip, vazgeçilmez bir elyaf. Pamuğun, bir tarım ürünü olarak tarladan, nihai bir tekstil ürünü olarak tüketiciye ulaştığı süreçleri değerlendirmek ve güncel gelişmeleri ele almak üzere, Ekim ayı içerisinde tüm paydaşların katılımıyla iki önemli toplantı düzenlendi. Bunlardan biri video konferans yöntemiyle yapılan ‘Pamuk Hakkında Gerçekler’ toplantısıydı.

‘Pamuk Hakkında Gerçekler’
Pamuk elyafının küresel bir emtia olarak önemini ortaya koymak üzere 7 Ekim, Dünya Pamuk Günü olarak kabul edildi ve ilk defa 2019’da kutlanmaya başlandı. Dünyanın dört bir yanında farklı ülkelerde kutlanan 7 Ekim Dünya Pamuk Günü çerçevesinde, ülkemizde de Ulusal Pamuk Konseyi (UPK) ve İyi Pamuk Uygulamaları Derneği’nin (İPUD) organizatörleri arasında yer aldığı ‘Pamuk Hakkında Gerçekler’ başlıklı bir video konferans gerçekleştirildi ve pamuğun Türk ekonomisi için önemi üç farklı oturumda ele alındı.

Açılış oturumunda konuşma yapan Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Dr. Mehmet Hasdemir, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın pamuk üretimine yönelik politikalarını açıklarken, pamuk üreticilerine fark ödemesi, mazot-gübre, toprak analizi ve organik tarım desteği adı altında destekleme ödemesi yaptıklarını belirtti. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın toplam destekleme bütçesi içerisinde, en fazla desteğin pamuk üreticilerine yapıldığı bilgisini veren Hasdemir, “Bitkisel üretime ilişkin destekleme bütçesinde yaklaşık yüzde 20 payla pamuk destekleri ilk sırada yer almaktadır. Bakanlığımızca yapılan bu desteklerle pamuk üretim maliyetinin önemli bir kısmı karşılanmaktadır. Üreticinin pamuk üretiminden vazgeçtikten sonra tekrar buna dönmesinin zor olduğunun farkındayız; pamuk üretiminde sürdürülebilirliği sağlamayı hedefliyoruz. Tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin ihtiyacının yerli üretimle karşılanmasını amaçlıyoruz” dedi.

Türkiye’nin hem pamuk, hem tekstil, hem de konfeksiyon üreticisi birkaç ülkeden biri olduğuna bunun da bir zenginlik olduğuna dikkat çeken Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı Musa Demir, Türkiye’nin ana hammaddesi pamuk olan tekstil ve konfeksiyon sektörleri sayesinde ihracatı öğrendiğini, markalaşma ve tasarım alanlarında da projeler gerçekleştirildiğini vurguladı.

Anadolu’yu ‘kadim bir pamuk coğrafyası’ diye tanımlayan Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı Bertan Balçık, Anadolu topraklarının pamuk üretimi için son derece verimli olduğuna işaret etti. Başkan Balçık, Türkiye’nin 2019 itibariyle, dünya pamuk alanlarının yüzde 1.54’ünü kullanarak, dünya üretiminin yüzde 3.14’ünü gerçekleştirdiğini belirtti.

Toplantıda İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ise görüşlerini şöyle açıkladı: “Toplam ihracatımızın büyük çoğunluğunu teknolojik ürünler yapamadığımız ve pamuktan daha katma değerli bir tarımsal ürün üretemediğimiz sürece pamuk en stratejik ürünlerimizden biri olmaya devam edecek. Pamukla ilgili politikalarımız da bu stratejik öneme eşdeğer olmak mecburiyetindedir. Pamuk, üretimi konusunda ülkemizde alternatifi olan bir tarım ürünü değildir. Üretiminden vazgeçtiğimizde oluşturacağı ekonomik maliyet, bugün pamuk üretiminin sürdürülebilirliği için verilecek destekleme maliyetinden çok daha yüksek olacaktır. Pamuk üretimi kırılma noktasında. Bu nedenle telafi edemeyeceğimiz bir sürece girilmemesi için sektörün üzerinde mutabık kaldığı en az 1 milyon ton stratejik üretim eşiği hedefine uygun olacak şekilde pamuk üretiminin desteklenmesini talep ediyoruz.”

Pamuk bitkisinin, işlenmesi açısından çırçır sanayiinin, lifi ile tekstil sanayiinin, çekirdeği ile yağ ve yem sanayiinin, linteri ile de kağıt sanayiinin hammaddesi olduğunu belirten Şanlıurfa Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Kaya, Şanlıurfa’da GAP sayesinde pamuk ekim alanlarının 2 milyon 500 bin dönüme ulaştığını ve Türkiye’nin pamuk üretiminin yüzde 40’ının Şanlıurfa’da yapıldığını ifade etti. Mehmet Kaya, pamuk üretiminde dikkate değer fırsatlar bulunmasına rağmen, dünya pamuk fiyatındaki dalgalanmaların ve lif pamuk ithalatının kolayca yapılabilmesinin üreticiyi fazlasıyla etkilediğine, üreticinin alternatif ürünlere yönelmesine ve pamuk ekim alanlarının daralmasına neden olduğuna işaret etti.

Pamuk için sektörel istişare toplantısı
Pamukta yaşanan sorunların çözümü için Cumhurbaşkanı’na sunulan ve yedi talep içeren raporu değerlendirmek üzere, ticaret borsası başkanları, sanayi odası başkan ve temsilcileri, ihracatçı birliklerinin başkan ve temsilcileri, Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı ve TOBB Türkiye Tekstil Sanayi Meclisi Başkanı’nın katılımıyla 16 Ekim 2020 tarihinde bir istişare toplantısı yapıldı.

Toplantıda, Türkiye’de pamuğun stratejik bir ürün olarak kabul edilmesi ve üretimi, kalitesi ve verimliliğinin artırılması için bir yol haritasının oluşturularak hassasiyetle izlenmesi gerektiği vurgulandı. Pamuk sektörüne ilişkin güncel gelişmelerin ele alındığı toplantıda, Cumhurbaşkanı’na ve Tarım Bakanlığı’na sunulan raporda yer alan ‘ithalatın durdurulması ya da sınırlandırılması’ yönündeki talebin ise, her bakımdan yanlış bir talep olduğu yönünde fikir birliği oluştu. Toplantıda, ithalata getirilecek kısıtlamaların pamukta hiçbir sorunu çözmeyeceği gibi, milyarlarca dolarlık tekstil ve hazır giyim ihracatını da engelleyeceğine dikkat çekildi. Taraflar, sorunların çözümü için birlikte hareket edilmesi ve ortak açıklama yapılması konusunda anlaştı.

TOBB Türkiye Tekstil Sanayi Meclisi Başkanı Adil Sani Konukoğlu, pamuk ithalatının kısıtlanmasının doğru olmayacağını belirterek, “Sanayicinin toplam ihtiyacı 1.6 milyon ton civarında. Üretimin ortalama 700-750 bin ton civarında olduğu söyleniyor. Üretim, tüketimi karşılamıyor. Pamukta esas konu devlet desteklerinin erken açıklanması. Bir sonraki sezonun destekleme primi, ekimden önce bu sezonda açıklanmalı” çağrısında bulundu.

İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, “Pamuğu sadece bir tarım ürünü olarak görmek yanlış. Pamuk aynı zamanda sanayinin hammaddesi. Daha fazla üretilmesi bizim için de önemli. Sanayici olarak öncelikle yerli pamuk kullanıyoruz. Bu yıl hesaplanan üretim miktarı olan 550 bin ton pamuğun karşılığı 1 milyar dolar. Ama bugün Türkiye tekstil ve hazır giyim sanayiinin ürettiği toplam 65 milyar dolarlık bir ciro var. Bu çerçevede, ‘ithalat durdurulmalı’ talebi çok tehlikeli” diye konuştu.

Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç da görüşlerini belirtti: “Pamuk bizim hammaddemiz. Türkiye’de yeterli pamuk olsa hiçbirimiz pamuk ithal etmeyiz. Bugün sanayileşmemizin en önemli sebeplerinden biri ülkede pamuk yetiştirilmesidir. Bugün bizim ihtiyacımız 1.6 milyon ton ise ithal etmemiz gerekiyor.”

Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Fatih Doğan, şunları söyledi: “Pamuk ekilebilir alanların muhafazası için hep beraber bütün gücümüzle çiftçinin üretebilir ve kâr edebilir hale geçmesini sağlamamız lazım. Türkiye’de üretilen pamuğun doğru kalitede üretilmesi, doğru çırçırlanması, doğru tasnif edilmesi, doğru ürüne de doğru fiyatın verilmesi önem taşıyor.”

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Pamuk dünyada global bir ürün. Bunun fiyatını biz tespit edemeyiz, üretici de tespit edemez. Belirli ve sabit bir para ile değil, esnek bir destekleme modeline geçilmesi, fiyat düşerken devlet desteğinin artması, fiyat çıkarken devlet desteğinin azalması lazım. Bunu da Tarım Bakanlığı’nın organize etmesi lazım. Ancak bu şekilde biz üreticiyi korur ve destekleriz” diyerek, önerilerini aktardı.

Sanayicinin pamukta tespit ettiği sorunlar ve çözümleri

• Pamuk stratejik ürün olarak belirlenmeli

• Pamuk üreticisine sahip çıkılmalı

• Üretici, pamukta önünü görebilmeli. Destekler ve primler erkenden açıklanmalı

• Atıl durumdaki çırçırlama tesislerinin makine parkurları yenilenmeli

• Araziler büyüyüp, makineli tarıma geçilmeli

• Devlet ilaçlamaya standart getirmeli, hatta kendisi dağıtmalı

• Devlet tasniflemeye, istiflemeye standart getirmeli

• Üreticiye ve çırçırlama tesislerine lisanslı depo desteği sağlanmalı

• Devlet desteği fiyat düşerken artmalı, fiyat çıkarken azalmalı

• Sezon destekleri bir önceki sezonda belirlenmeli, ödemeler geç kalmamalı

Pamukla ilgili sorunların ülkemizdeki üretimi merkeze alarak ele alınması gerektiğini vurgulayan Ulusal Pamuk Konseyi (UPK) Başkanı Bertan Balçık, “Pamuk üreticileri, 2018 yılından beri, Çin-ABD ticaret savaşı, dövizdeki atak, maliyetler derken çok ciddi etkilendi. Artık sanayicinin hammaddenin üretimi konusunda aktif olması gerekiyor. Üreticinin taleplerinin ancak sanayici talep ederse gerçekleşeceğini biliyoruz” diye konuştu.

İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Barış Kocagöz şunları söyledi: “Bu yıl çok zor bir yıl yaşıyor pamuk üreticileri. Geçen yıldan bu yana yüzde 30-35 ekili alan daralması var. Bu yıl 550-600 bin ton rekolte tahmin ediyoruz. Geçen 10 yılda yapılan çalışmalarla 1 milyon ton pamuk üretimi hedefi koymuştuk. 950 bin tona ulaşmaya başladık. Son iki yıldır atılan yanlış adımlarla, son yedi yılda ulaştığımız başarı yerle bir oldu. Nisan’da primlerin ödenmemesi en büyük sorunlardan biri. Ayrıca destekleme politikalarının en az beş yıllık yapılması gerek. Üreticinin beş yıl boyunca pamuktan ne alacağını bilmesi lazım.”

Pamukta sürdürülebilir üretimin yaygınlaştırılması kaçınılmaz
İyi Pamuk Uygulamaları Derneği (İPUD) Yönetim Kurulu Başkanı Leon Piçon, sürdürülebilir üretim açısından pamuk ve İPUD’un bu alandaki faaliyetleri hakkında ayrıntılı açıklamalar yaptı. Piçon’un değerlendirmeleri şöyle:

“Günümüzde sürdürülebilir üretim modellerine geçişin etkisini hissetmediğimiz hiçbir alan kalmadı. İşin bir diğer tarafı ise değişimin zorunluluktan kaynaklanması. Son 20 yılda giderek artan kontrolsüz tüketim modeliyle küresel ekonominin varlığını devam ettiremeyeceği artık herkesin malumu. Bu bağlamda, tekstil sektöründeki tedarik zincirleri yukarıdan aşağıya doğru oldukça hızlı ve sancılı bir değişim hareketi içerisinde. Bu değişimin ayak seslerini 2010 yılından bu yana izlemekle birlikte, özellikle pandemi süreciyle çok hızlandığını belirtmek yanlış olmaz. Pamuk elyafı bu değişimden en çok etkilenen ve itibar kaybeden hammaddelerin başında yer alıyor.

Tekstilin önemli hammaddelerinden biri olarak pamuk elyafının son 10 yıl içerisinde diğer elyaflara karşı itibarını kaybetmesi sektörde alternatif elyaflara alan açıyor. İtibar kaybı neticesinde birçok sentetik ve selülozik elyafın pamuk yerine tercih edilmiş olması pamuğun toplam elyaf pazarı içerisindeki payına büyük zarar verdi ve vermeye de devam ediyor. 1960’larda pamuk elyafının toplam elyaf pazarı içerisindeki payı yüzde 60 iken, 2000 yılında önce yüzde 40’a, 2010 yılında yüzde 30’a ve günümüzde yüzde 24’e kadar gerilemiş durumda.

Oysa pamuk elyafı alternatiflerine kıyasla yenilenebilir olması, doğada kolayca çözünebilmesi ve yeşil bitki olarak fotosentez özelliğiyle birçok avantaja sahip. Ayrıca dünya genelinde geçimini pamuk yetiştiriciliğine bağlamış milyonlarca çiftçinin ve işçinin varlığı da dikkate alındığında, pamuğa karşı yürütülen karalamaların bir kısmının haksızlığı daha da belirgin hale geliyor.

Bu karalama kampanyalarının tamamının haksız olduğu söylenemez. Maalesef dünyanın birçok ülkesinde gerek büyük gerek küçük ölçekli tarım arazilerinde yanlış uygulamalarla pamuk yetiştirilmeye devam ediliyor. Aşırı sulama, yanlış ilaçlama ve üretimde yer alan emekçilerin çalışma koşullarındaki uygunsuzluklar bu olumsuzlukların başında geliyor. Ancak unutulmamalı ki; birçok ülkede İyi Pamuk Uygulamaları (Better Cotton) dahil çeşitli sürdürülebilirlik programlarının bu olumsuzlukları bertaraf etmek için uygulanıyor; kayda değer ve ölçülebilir neticelere ulaşılıyor.

Pamuk üretiminde sürdürülebilirlik dönüşümü şart
Sektöre yön verebilen birçok lider giyim ve tekstil markası, 2025 yılına kadar tedarik edecekleri ürünlerde kullanılacak pamuğun yüzde 100’ünün sürdürülebilir kaynaklardan sağlanması yönünde hedeflere sahip. Söz konusu markalar, bu hedeflerine ulaşmak için hayli katı yaklaşımlarla tedarikçilerini zorluyor.

Bu şartlar altında, zaten ekonomik gerekçesi de kalmayan yüksek maliyetli ve çevreye zarar veren konvansiyonel pamuk üretim modellerinden daha sürdürülebilir ve izlenebilir modellere geçişi sağlamamız gerekiyor. Bu çerçevede İyi Pamuk Uygulamaları Derneği (İPUD) olarak 2013 yılından bu yana Türkiye’deki pamuk üretimini sürdürülebilirlik anlamında dönüştürmek için büyük özveriyle çalışmaya devam ediyoruz.

Sürdürülebilir tarım uygulamaları zaman zaman pamuk üreticilerimizin kısa vadeli ekonomik kaygılarına çare olmayabilir. Zira yaratılması hedeflenen dönüşümün faydaları ancak uzun vadede ve ulusal/sektörel zeminde ortaya çıkıyor. Bu bağlamda ‘İyi Pamuk Standardı’ sıradan bir sertifika programı olarak değil, topyekûn bir dönüşüm hareketi olarak değerlendirilmelidir. Toprak sağlığının korunması, su kaynaklarımızın etkin kullanımı, insana yakışır çalışma koşullarının sağlanması ve lif kalitesinin iyileştirilmesi yönündeki çalışmalar ancak bölgesel, ulusal ve hatta küresel dönüşümün sağlanmasıyla mümkündür.

Sürdürülebilir pamuk üretimi milli fayda yaratır
Pazar koşulları gereğince üreticilerimizin ürünleri kimi zaman adil olmayan seviyelerde fiyatlanmış olabiliyor. Maalesef sürdürülebilir tarım uygulamaları piyasa koşullarından kaynaklanan bu olumsuzluklara tek başına çare olamıyor. Hedeflenen sürdürülebilir üretim dönüşümü ile çevreye ve topluma sağlanacak kamusal fayda dikkate alındığında, ilgili bakanlıkların sürdürülebilir pamuk üretimi yapan çiftçilerimize pozitif ayrımcılık yapması gerekmektedir. Aksi takdirde, çiftçilerimize sürdürülebilir üretim yapmayı teşvik edici destekler verilmez ve eski usullerle üretime devam etmelerine göz yumulursa, bir taraftan doğal kaynaklarımızı hızla yok etmeye devam edecek, diğer taraftan da küresel tedarik zincirlerinin dışında kalarak mevcut pazarlarımızı kaybedeceğiz.

İçinde yer aldığımız doğal çevrenin korunması, üreticilerimizin emeklerinin değerini bulması ve ülkemizin rekabet gücünü koruması için, kamu ve özel sektör olarak el ele vererek pamukta sürdürülebilir üretim dönüşümünü yaygınlaştırmayı gecikmeden tamamlamamız gerekiyor.”

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli pamuk primini açıkladı
16 Ekim 2020’de pamuk prim desteğini açıklayan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli şunları söyledi: “Pamuk üretiminde dünyada altıncı, verimde üçüncüyüz. Kütlü pamuk verimi, dekarda yüzde 40 artarak 500 kilograma ulaştı. Bildiğiniz gibi pamukta prim desteği kilogram başına 80 kuruştu. Üreticilerimizden gelen talepler ve yaptığımız analizler sonucu kütlü pamuk primini yüzde 37.5 artırarak kilogram başına 1.1 liraya çıkardık. Ayrıca pamuk üreticilerine, mazot ve gübre desteğiyle birlikte kilogram başına 1.23 lira destek ödeyeceğiz.”

Pakdemirli, mazot ve gübre destekleriyle prim destekleri içinden en yüksek destek tutarını pamuk çiftçisine ödediklerini belirterek, “Çünkü hem üretimi hem verimi daha da yukarılara taşırken, çiftçimizi de mutlu etme gayretindeyiz. Bugüne kadar üreticimizin yanında olduk; inşallah olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı Bertan Balçık ise geçen yıl 4 lira olan kütlü pamuğun bu sene 5 lira 50 kuruşa kadar yükseldiğini belirterek, açıklanan 1 lira 10 kuruşluk primin pamuk üretim alanlarını da artıracağına vurgu yaptı. Başkan Balçık, “Ulusal Pamuk Konseyi olarak inanıyoruz ki bu destekleme miktarı sayesinde kaybettiğimiz üretim alanlarımızı geri kazanacağız” dedi.

GDO’suz Türk pamuğu
GDO’lu pamuk üretimi dünya genelinde hızla yaygınlaşırken Türkiye, Yunanistan ve İspanya ile birlikte, Avrupa Birliği Biyogüvenlik Yasası’na bağlı kalarak GDO’lu pamuk tohumu kullanımını, Ar-Ge amaçlı kullanımlar da dahil olmak üzere, tümüyle yasakladı ve böylece sadece ‘GDO’suz pamuk’ üreten ayrıcalıklı üç dünya ülkesinden biri ve en büyüğü konumuna geldi. Bu bağlamda Türkiye ayrıca genetik mühendisliği içermeyen, modern ıslah yöntemleriyle GDO’suz pamuk ıslahında büyük başarı sağladı ve tarla veriminde Avustralya’nın ardından ikinciliğe yükseldi. Bu anlamda Türkiye saf GDO’suz pamuk asıl ve yan ürünleri üreticisi, ayrıca hiç kirlenmemiş, GDO’suz pamuk gen kaynağına sahip bir ülke olarak dünya pamukçuluğunda çok önemli ve özgün bir konum kazandı.


Diğer Haberler