• Anasayfa
  • Sendika
    • Hakkımızda
    • Misyon
    • Tüzük
    • Kurumsal Yapı
      • Genel Kurul
      • Yönetim Kurulu
      • Denetleme Kurulu
      • Disiplin Kurulu
      • Danışma Kurulu
      • Genel Sekreterlik
      • Alınan Ödüller
    • Üyelikler
      • Ulusal Üyelikler
        • TİSK
        • İAV
        • İKV
        • UPK
        • İPUD
      • Uluslararası Üyelikler 1
        • ITMF
        • IWTO
        • EURATEX
        • EUROCOTON
        • Textile Institute
  • Üyelerimiz
  • Hukuk
    • Mevzuat
    • Karar İncelemeleri
    • Güncel Gelişmeler
  • Projeler
    • Güncel Projeler
      • IQVET
    • Tamamlanan Projeler
      • METEM
      • EĞİTİM DESTEK PROJESİ
      • BTS
  • Yayınlar
    • Sektörel Yayınlar
    • Seminer Yayınları
    • Kitaplarımız
  • Tekstil Piyasaları Bülteni
  • Fuarlar
    • Yurtdışı Fuarları
  • Basından
    • Basın Açıklamaları
    • Küpürler
    • Tekstil Dosyaları
      • Hürriyet
      • Sabah
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Karar İncelemeleri

Karar İncelemeleri

Prof. Dr. Fevzi Şahlanan, İ.Ü. Hukuk Fakültesi

İşe iade talepli sendikal tazminat davasının temyiz edilemezliği

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/7335
Karar No: 2018/15060
Tarih: 04.09.2018

Karar Özeti
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesinde 4857 sayılı İş Kanun’un 20. maddesi uyarınca açılan fesih bildirimine itiraz davalarında verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça öngörülmüştür. Düzenlemeye göre feshin haklı veya geçerli nedene dayanması, sendikal nedenin bulunması yönlerinden bir ayrıma gidilmeksizin fesih bildirimine itiraz (işe iade) davaları söz konusudur. Bu nedenle sendikal nedenle de olsa fesih bildirimine itiraz davasının temyize tabi olmadığı sonucuna varılmıştır.

İlgili Mevzuat
6356 sayılı STİSK md.25, 4857 sayılı İş K. md.20, 7036 sayılı İş M.K. md.8

Yargıtay Kararı
Davacı, sendikal nedenle yapılan feshin geçersizliğine, işe iadesine ve sendikal tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, feshin geçersizliğine, davacının işe iadesine karar verilmiş ancak sendikal tazminat talebinin reddine dair hüküm kurulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin kararına davacı vekili feshin sendikal nedenle yapıldığı iddiası ile davalı vekili ise feshin geçerli nedene dayandığı savunması ile istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi davalı avukatının istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile feshin sendikal nedene dayandığı gerekçesi ile feshin geçersizliğine, davacının işe iadesine ve feshin sendikal nedenle yapıldığı gerekçesi ile sendikal tazminata karar vermiştir.
Ayrıca Bölge Adliye Mahkemesi “...kararının, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun “Sendikal Özgürlüğün Güvencesi” başlıklı 25. maddesi kapsamında verilen bir karar olması yani “temyiz edilemeyen kararları” gösteren 7036 sayılı Kanunun 8/1-c kapsamında açılan bir davaya ilişkin olmayışı gözetildiğinde işbu karara karşı temyiz kanun yolunun açık olduğu da kararda ayrıca belirtilmiştir. Zira aksinin kabulü, anılan Kanunun 25/5. bent, son cümle kapsamında açılacak salt sendikal tazminat davasında verilecek istinaf kararı temyiz yoluna açık iken işe iade davasıyla birlikte aynı 25. madde kapsamında açılan sendikal tazminat davasındaki kararın temyiz yoluna açık olmadığı sonucunu doğuracaktır. “ gerekçesi ile kararın temyiz yolunun açık olduğunu belirtmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi’nin kararı davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Uyuşmazlık, 25 Ekim 2017 tarihinden sonra hükme bağlanan ve sendikal tazminatın talep edildiği fesih bildirimine itiraz davalarında verilen kararların temyize tabi olup olmadığı noktasındadır.
Bölge Adliye Mahkemesi kararında, hüküm altına alınan sendikal tazminatın miktarına göre temyiz yolunun açık olduğu yönünde hüküm kurulmuştur.
7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesinde, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesi uyarınca açılan fesih bildirimine itiraz davalarında verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça öngörülmüştür.
Kanun’un madde gerekçesinde, “Madde ile iş mahkemelerince verilip temyiz edilemeyen, bir başka ifadeyle bölge adliye mahkemelerinde kesinleşen kararlar düzenlenmektedir. Bu kapsamda 4857 sayılı İş Kanununun 20’nci maddesinde düzenlenen fesih bildirimine itiraz (işe iade) davaları ve işveren tarafından toplu iş sözleşmesi veya işyeri düzenlemeleri uyarınca işçiye verilen disiplin cezalarının iptali için açılan davalar sayılmaktadır. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununda düzenlenen ve maddede belirtilen davaların, işin niteliği de dikkate alınarak istinaf kanun yolunda kesinleşmesi kabul edilmektedir.
Düzenleme ile 6100 sayılı Kanundaki genel düzenleme yanında, iş hukukunun temel prensipleri dikkate alınarak daha kısa sürede kesinleşmesinde yarar umulan dava türlerinin de bölge adliye mahkemelerinde kesinleşmesi öngörülmekte ve bu şekilde bir yandan da Yargıtay’ın iş yükünün hafifletilmesi amaçlanmaktadır. “ şeklinde açıklamaya yer verilmiştir.
Düzenlemeye göre feshin haklı veya geçerli nedene dayanması, sendikal nedenin bulunması yönlerinden herhangi bir ayrıma gidilmeksizin fesih bildirimine itiraz (işe iade) davaları bakımından temyiz yolu öngörülmemiştir.
Özellikle feshin sendikal nedene dayandığı iddiasına dayalı olarak açılan fesih bildirimine itiraz davasında temyiz yolunun açık olduğunun kabulü, Kanun’un lafzı ve kanun koyucunun amacı ile bağdaşmamaktadır.
Sendikal tazminat 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun “Sendikal özgürlüğün Güvencesi” başlıklı 25. maddesinde düzenlenmiş olup, tazminat miktarı “işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere” şeklinde belirlenmiştir. Fesih bildirimine itiraz edilmeksizin sadece sendikal tazminat talepli olarak açılan bir davada, kabul veya reddedilen miktara göre temyiz yolunun değerlendirileceği açıktır.
Aynı Kanunu’nun 25. maddesinin 5. fıkrasında ise, “Sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçi, 4857 sayılı Kanunun... 20 ve 21 inci madde hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir. İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde, 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilir. Ancak işçinin işe başlatılmaması hâlinde, ayrıca 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen tazminata hükmedilmez” şeklinde düzenleme mevcut olup, sendikal neden iddiasına dayalı olarak fesih bildirimine itiraz davasının açılabileceği öngörülmüştür. Doğrudan yapılan atıfla davanın türünün, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinde düzenlenen “fesih bildirimine itiraz” davası olduğu kabul edilmiştir. Buna göre sendikal neden iddiasına dayanan fesih bildirimine itiraz davalarında da dava açmaya dair usuller sürelerle ispat kuralları aynı 20. madde hükümlerine tabidir. Yine yargılama süresi ile kısıtlamalar ile bölge adliye mahkemelerinde kesin olarak karar verileceği kuralı aynı maddenin son fıkrasında kurala bağlanmıştır.
Sendikal nedene dayanan fesih bildirimine itiraz davaları için İş Kanunu’nun 20. maddesinde, 6356 sayılı Kanun’un 25. maddesinde ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesinde ayrı bir kanun yolu öngörülmemiştir. Aksine fesih bildirimine itiraz davasında verilen kararlara karşı sadece istinaf kanun yolu öngörülmüştür.
Sendikal tazminatın işçinin başvurusu, işe başlatılması veya başlatılmaması şartına tabi tutulmaması da davanın türünün fesih bildirimine itiraz davası olma vasfını değiştirmemektedir. Yine sendikal tazminata hükmedilmesi halinde ayrıca işe başlatmama tazminatına karar verilemeyeceği yönündeki yasal düzenleme de sendikal tazminat ile işe iade davasındaki bağlantıyı ortaya koymaktadır.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde, kararın 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun “Sendikal özgürlüğün Güvencesi” başlıklı 25. maddesi kapsamında verildiği ve 7036 sayılı Kanunun 8/1-c kapsamında açılan bir dava olmadığı belirtilmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere dava tamamen fesih bildirimine itiraz davası olup, 6356 sayılı Kanun’da ayrı bir işe iade davası öngörülmemiştir. Yargılama tamamen 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesi kapsamında yapılmış ve aynı Kanun’un 21. maddesine göre hüküm kurulmuştur.
Yasa koyucu fesih bildirimine itiraz davalarının temyiz edilebilirliğine ilişkin olarak sadece dava türünü belirtmiş, tazminat miktarı ya da tazminat türüne bağlı bir istisnaya yer vermemiştir.
Sendikal neden iddiasına dayalı fesih bildirimine itiraz davalarında temyiz yolunun açık olduğu kabul edildiğinde, usul veya esastan davanın reddi veya davanın kabulüne rağmen sendikal nedenin reddi hallerinde de istinaf kararlarının kesin olmadığı sonucuna varılabilecektir. Yine davanın ve sendikal nedenin kabulü hallerinde miktar itibarıyla kesinlik sınırına göre temyiz yolunun varlığı kabul edilebilecektir. Bu durum yasa koyucunun “kararların daha kısa sürede kesinleşmesi” ile “Yargıtay’ın iş yükünün azaltılması” yönündeki amacı ile bağlaşmadığı gibi 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/1-a maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinin son fıkrasına açıkça aykırılık oluşturur.
Açıklanan nedenlerle sendikal nedene dayanılmış olsa da, fesih bildirimine itiraz davalarında verilen kararların temyiz yoluna tabi olmadığı sonucuna varılmıştır.

Sonuç
Davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulan Bölge Adliye Mahkemesi kararının “işe iade” talebine ilişkin olup, 7036 Sayılı Kanun’ un yürürlüğe girdiği 25.10.2017 tarihinden sonra, 13/03/2018 tarihinde verilen kararın 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/1-a maddesine göre temyiz edilemeyeceği anlaşıldığından davalı vekilinin TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE, dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 04/09/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.

Kararın İncelenmesi
Bilindiği gibi 7036 sayılı İŞ Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesinin birinci fıkrasında ‘’Diğer kanundaki hükümler saklı kalmak kaydıyla aşağıda belirtilen dava ve işlerde verilen kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamaz’’ hükmü yer almakta ve aynı maddenin (a) bendinde de temyiz yoluna başvurulamayacak kararlar arasında ‘’4857 sayılı Kanun’un 20. maddesi uyarınca açılan fesih bildirimine itiraz davalarında verilen kararlar’’ dan söz edilmektedir.
Öte yandan 7036 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 1. fıkrasında işe iade talebiyle açılan davalarda arabulucuya başvurmayı bir dava şartı olarak getirilmesi nedeniyle, 11. maddesinde de söz konusu dava şartı olan arabuluculuğun işe iade davası açma süresi içerisinde nasıl uygulanacağı düzenlenirken 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinde de değişiklik yapılmış ve ayrıca 20. maddeye bir fıkra eklenerek ‘’…Mahkemece verilen karar hakkında istinaf yoluna başvurulması halinde bölge adliye mahkemesi ivedilikle ve kesin olarak karar verir.’’ şeklinde bir hüküm getirilmiştir.
İşe iade davaları açısından getirilen ve konumuz açısından da aşağıda belirtilen nedenle önem taşıyan bir başka değişiklik de 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’na 12. maddesiyle 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesinde yapılmış olan düzenlemedir. Maddeye dördüncü fıkra olarak eklenen söz konusu düzenlemeye göre de feshin geçersizliğine ve işe iadeye karar veren mahkeme gerek iş güvencesi tazminatı olarak adlandırılan 4 ila 8 aylık ücretin miktarını, gerekse işsiz kalınan süre ücreti olarak öngörülen 4 aylık ücretin miktarını dava tarihindeki ücret esas olarak parasal olarak hüküm altına alacaktır.
Yukarıda özetlenen 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda yer alan hükümler ve söz konusu yasanın 4857 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun işe iade davalarına ilişkin 20 ve 21. maddesinde yapılan değişiklikler, sendikal tazminat davalarının temyiz edilebilip edilemeyeceği açısından da son derece önem taşımaktadır.
Görüldüğü gibi maddede iki türlü sendikal tazminat davası düzenlenmiştir. Bunlardan birincisi 25. maddenin 5. fıkrasında düzenlenen 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20 ve 21. maddelerine göre işe iade talebine dayandırılan sendikal tazminat davası, ikincisi ise aynı fıkranın son cümlesine dayandırılan işe iade talebinin söz konusu olmadığı sendikal tazminat davasıdır. Maddenin son cümlesinde yer alan doğrudan sendikal tazminat talepli bir davada verilen bir hükmün Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun temyiz edilebilirlik sınırına ilişkin 362. maddesindeki parasal sınırı aşması kaydıyla temyiz edilebilirliğinde bir kuşku yoktur. Buna karşılık yine bir sendikal tazminatla sonuçlanabilecek olan ve 6356 sayılı Kanun’un 25. maddesindeki atıf nedeniyle 4857 sayılı Kanun’un 20 ve 21. maddesine dayanılarak açılan sendikal tazminat davaları için 6356 sayılı Kanun’da temyiz edilememeye yönelik bir hüküm yer almamakta; Ancak işe iade davalarını düzenleyen ve kendisine atıf yapılan 4857 Sayılı Kanun’un içerisinde bu konudaki davalarda Bölge Adliye Mahkemesi kararının kesin olduğuna ilişkin hükmün de yer aldığı düzenlemeye atıf yapılmakla yetinilmiştir.
Ancak her ne kadar sendikal tazminat tazminata ilişkin 25. maddede yer alan söz konusu atıfta 4857 sayılı Kanun’un 20 ve 21. maddelerine göre dava açılabileceği belirtilmiş ise de maddede bu konudaki kararın kesin olduğuna ilişkin açık bir hükme yer verilmemiştir. Oysa temelinde yine bir işe iade talebi olan 6356 sayılı Kanun’un 24. maddesinde sendika temsilcisi hakkında feshin haksızlığı ve işe iade talepli davalarda konuya ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının kesin olduğu açıkça düzenlenmiştir.
Aynı şekilde 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde 6356 sayılı Kanun 24, 34, 53 ve 71. maddeleri kapsamında açılan davalarda verilen kararların temyiz yolunun kapalı olduğu açıkça ve tahdidi (tadadi değil) bir biçimde sayılmış ve bu davalar arasından Kanunun 25. maddesinde yer alan sendikal tazminat davaları yer almamıştır.
Öte yandan 6356 sayılı Kanun’un 25. maddesindeki 4857 sayılı Kanun’un 20 ve 21. maddesine göre açılacak olan sendikal tazminat davasından söz edilmekte ve bu yollamanın yer aldığı 20. maddenin son fıkrasında ve de 7036 sayılı Kanun’un 8/1-a maddesinde işe iade davalarında verilecek Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş ise de 6356 sayılı Kanun’un 25. maddesinin bu konudaki düzenlemesi, kendisine atıf yapılan İş Kanunu’nun 20 ve 21. maddesinden önemli ölçüde farklılık göstermektedir.
Bu konuda en önemli fark İş Kanunu md.21’deki düzenlemede feshin geçersizliği halinde işveren işe başlatılması talebiyle kendisine başvuran işçiyi işe başlatmaz ise iş güvencesi tazminatı ödemekle yükümlü olduğu halde sendikal nedenle fesih iddiasıyla işe iade talepli sendikal tazminat davası iş sözleşmesinin feshini sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi halinde 6356 sayılı Kanun’un 25. maddesinde işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartını bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verileceği ön görülmüştür. Bu önemli düzenleme farklılığı sendikal nedenle iş akdinin feshedildiği iddiasıyla işe iade talepli sendikal tazminat davasını genel işe iade davalarından farklı bir değerlendirmeye tabi tutulmasını zorunlu kılmaktadır. Başka bir anlatımla bu tür davalarda verilen hükmün önce tazminat miktarının 7036 Kanun’un 12. maddesiyle 4857 sayılı Kanun’un 21. maddesinde yapılan yeni düzenlemeyle açıkça parasal olarak hüküm altına alınmasına ilişkin düzenleme ve sonra da 6356 sayılı Kanun’un 25. maddesindeki işverenin işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verebilmesi söz konusu durumda ilamlı icraya konu olabilecek bir hüküm verebilmesi yolunu açmıştır. Bu nedenle de yukarıda belirttiğimiz 25. maddenin 5. fıkrasının son cümlesine dayanılarak doğrudan doğruya sendikal tazminat davasıyla, 4857 sayıl Kanun’un 20 ve 21. maddelerine atıf yapılması nedeniyle işe iade talepli sendikal tazminat davası arasında, dava açma süresi ve 4 aylık işsiz kalınan süre ücreti dışında; önemli bir fark kalmadığı söylenebilir. Hal böyle iken doğrudan sendikal tazminat istemli davalar temyiz edilebildiği halde aynı olay için işe iade temelinde açılan sendikal tazminat davalarının 7036 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen hükümleri nedeniyle temyiz edilememesi çelişkili kararlar çıkmasına sebep olacaktır. Kaldı ki doğrudan sendikal tazminat talebiyle açılmış davaların temyiz edilebildiği halde işe iade istemli sendikal tazminat davasının üstelik de dört aylık işsiz kalınan süre ücreti de dikkate alınırsa daha ağır sonuçları olan bir davadaki kararın evleviyetle temyiz edilebilmesi gerekir (Aynı görüş için Bkz. Bektaş KAR, İş Yargılaması Usulü, Genişletilmiş Baskı, Ankara, 2019, sh.805)

Sonuç
Yukarıda belirtilen nedenlerle inceleme konumuz Yargıtay 9. Hukuk dairesi kararında belirtilen görüşün isabetli olmadığı işe iade talepli de olsa her türlü sendikal tazminat talepli davalara ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının temyiz edilebilir olduğu sonucuna varılmıştır.

 


© Tüm Hakları Saklıdır

  • KVKK