ITMF 2019 Yıllık Konferansı

13-01-2020

Heyetimiz; Sendikamızın da üyeleri arasında bulunduğu, dünya tekstil sektörünün en kapsamlı temsilcisi Uluslararası Tekstil Üreticileri Federasyonu’nun (ITMF) yıllık toplantısına katıldı. Portekiz’in Porto kentinde 19-22 Ekim 2019 tarihlerinde düzenlenen konferansta yine tekstil endüstrisindeki son gelişmeler ve öne çıkan yenilikler tartışıldı.
ITMF Dönem Başkanlığı’nı yürüten Güney Kore ve Portekiz Tekstil Birliği’nin (ATP) ev sahipliğinde düzenlenen konferansa 30 ülkeden yaklaşık 335 delege ve konuşmacı katıldı. Ana teması ‘Dijitalleşme ve Sürdürülebilirlik’ olan konferansta en çok öne çıkan konular şöyle sıralanabilir:
• Gerek doğal, gerek suni elyaflarda geri dönüşüm
• Yenilenebilir enerji, daha az su tüketimi gibi sürdürülebilirlik uygulamaları
• Yeni nesil tüketicinin çevre konusundaki hassasiyeti ve bunun ürünlere yansıması
• Bir ürünün geçirdiği tüm süreçleri, tarladan rafa kadar izlemek için izlenebilirlik çözümleri
• Ticaret savaşları ışığında değişen ticaret düzeni
Konferans’a Sendikamız 20 kişilik bir heyetle katılırken; Türkiye’den Sanko, Kipaş, Yeşim Tekstil, Nike Türkiye ve IKEA Türkiye’den de katılımcıların olması, Türkiye’nin ITMF’te etkinliğinin artmasını göstermesi açısından dikkat çekici idi.
Konferans sırasında Türkiye’ye aşağıdaki noktalarda da atıf yapıldı:
• Yaklaşık 335 delegenin katıldığı konferansa en yüksek katılım 63 kişi ile Çin’den ve 60 kişi ile Portekiz’den gerçekleşirken, Türkiye 25 kişi ile üçüncü sırada yer aldı. Onu 20 kişi ile Almanya ve 19 kişi ile Güney Kore takip etti.
• Tekstil makineleri yatırımlarında Türkiye çoğu kategoride ilk altı içinde yer alıyor.
• SASA’nın planladığı polyester yatırımının önümüzdeki yıllarda küresel polyester piyasası istatistiklerini etkilemesi öngörülüyor.
• Hugo Boss’un İzmir’deki fabrikası tamamen dijital ve Endüstri 4.0’a uygun olarak dizayn edilmiş bir tesis olarak diğer sektörlerin de planlama ve teknoloji açısından ilgisini çekiyor.
Portas’ın çarpıcı oturumu
Konferansın ana konuşmacısı Portekiz Dışişleri Eski Bakanı Paulo Portas’ın dünyadaki siyasi ve ekonomik gelişmeleri kronolojik bir sıra ve neden-sonuç ilişkisiyle anlattığı konuşması, konferansın en çarpıcı oturumu oldu. Portas ‘Küreselleşmenin Jeopolitiği’ başlıklı etkileyici konuşmasında yakın tarihten itibaren dünyanın siyasi ve ekonomik olarak geçirdiği dönüşümden bahsetti. Eski bakanın konuşmasından öne çıkan önemli cümleleri özetleyelim: • Küreselleşme ve dijitalleşme aynı süreci izliyor, fakat aynı şey değiller. Ülkeler –örneğin- diğer ülkelerle ticaret anlaşmaları imzalamayarak küreselleşmeye direnebilirler; fakat inovasyon ve teknoloji konusunda ilerlemenin önünde duramazlar.
• Son 40 yılda dünyanın çok fazla değiştiğini düşünenler yanılıyor; bundan sonraki 10 yılda yaşanacak değişime inanamayacaksınız. Teknoloji öyle bir yere geldi ki artık şu sorular tartışılıyor: “Madem robotlar üretimin bir parçası oldular, prim ödeyerek sosyal güvenlik sistemine de katılmalılar mı?” “Yapay zekâ, üretim ve yönetim süreçlerinde kararlar verdiğine göre, hukuki açıdan hak ve sorumlulukları olmalı mı?
• IMF tahminlerine göre küresel büyüme 2020’de tekrar ivme kazanabilir. Fakat ABD yüzde 2’yi ve Çin yüzde 6’yı geçemeyecek. ABD’de vergi reformunun olumlu etkileri yavaş yavaş kaybolmaya başladı. ABD Başkanı Donald Trump, tekrar seçilmesini engelleyebileceğini anlayarak, başlattığı ticaret savaşlarından vazgeçecektir.
• Ticaret savaşlarının bitmesi tüm dünyayı mutlu edecek. Çünkü küresel ticaretin küçülmesi küresel imalat rakamlarına da olumsuz etki ediyor. Normalde, küresel ticaretin büyümesi her zaman küresel GSYİH’nın büyümesinden daha fazla olur. Yakın zamanda üç kez tam tersi yaşandı (2001, 2009 ve 2019) ve bu durum hep küresel ekonomik krizlerle sonuçlandı.
• Çin şu anda dünya GSYİH’sının yüzde 19’unu üretiyor. Bu ülke 2001’de Dünya Ticaret Örgütü’ne girdiğinde ABD yetkilileri “Amerikan ürünleri Çin’i ele geçirecek” demişti. Oysa tam tersi oldu. ‘Fortune 500’ listesinde ilk kez Çinli (Tayvan ile birlikte) şirketlerin sayısı Amerikan şirketlerin sayısını geçti. Faaliyetlerine baktığımızda ise çoğunun teknoloji şirketini olduğunu ve bunların ya ABD’li ya Çinli olduğunu görüyoruz. Listede, Avrupa Birliği’nden bir tane bile teknoloji şirketi bulunmuyor.
• Göç politikaları da teknolojik gelişmeyle yakından ilgili. Teknoloji şirketleri yeni beyinlere ihtiyaç duyar. Oysa beyinlerin sınırı yoktur. Göçü sınırlayan politikalar, böylece teknolojik gelişmeyi de engellemiş olur.
• Dünyanın en çok Müslüman nüfusa sahip ülkesi Endonezya, hızla G20’den G7’ye doğru koşuyor. Bu ülkeyi göz ardı etmeyin, iyi izleyin.
Diğer oturumlardan çıkan mesajlar da şu şekilde sıralanabilir:

Global tekstil ve hazır giyim pazarı
• Dünya hazır giyim perakende piyasasının büyüklüğü 1.5 trilyon dolar olarak hesaplanmakta ve 2024’te 2 trilyon doları bulması beklenmektedir. Her yıl 80 milyar kilogram tekstil ürünü üretilmektedir.
• Tekstil endüstrisi küresel düzeyde uzun süredir süregelen büyümeden sonra bir yavaşlama yaşamaktadır. Her ne kadar hazır giyim (480 milyar dolar) ve tekstil (300 milyar dolar) ihracat rakamları artsa da bu artış lineer ve sınırlı kalmaktadır.
• Gerek dünya GSYİH’sına katkılarına, gerekse perakende pazar büyüklüklerine bakıldığında, E7 ülkeleri (Çin, Hindistan, Endonezya, Brezilya, Meksika, Rusya, Türkiye) G7 ülkelerini hızla geçmektedir. 2023 yılında E7 ülkeleri küresel GSYİH içindeki payını yüzde 38’e çıkarırken, G7 ülkelerinin payının yüzde 30’a düşmesi bekleniyor. Çin ise perakende pazar büyüklüğünde şimdiden ABD’yi geçmiş durumda.
• Online alışveriş ile geleneksel alışveriş kanalları karşılaştırıldığında çarpıcı bir tablo ortaya çıkmaktadır. 2012-2017 dönemi büyümesine bakıldığında online alışveriş yüzde 19.4 büyürken (en yüksek artış Orta Doğu ve Afrika’dan olmak üzere), mağaza alışverişinin yüzde 2 küçüldüğü görülmektedir.
• Hazır giyim ve ayakkabı endüstrileri birlikte düşünüldüğünde, dünya karbon emisyonunun yüzde 10’undan ve atık suyun yüzde 20’sinden sorumlu oldukları hesaplanmaktadır. Üretilen atık 2030 yılında 148 milyon tonu bulacaktır.
• Tüketicilerin bu konularda bilinçlenmesiyle hükümetler, uluslararası kuruluşlar, markalar ve üreticiler sektörü iyileştirmek için pek çok girişimde bulunmaktadır. Dünyada lineer ekonomiden, döngüsel ekonomiye doğru geçiş yaşanmaktadır.

Pamuk
• ICAC verilerine göre dünyada tekstil üretiminde kullanılan pamuk miktarı 2005-2010 arasındaki düşüş trendi dışında, genel olarak artma eğilimi göstermektedir. Günümüzde bu rakam 25 milyon tonu geçmiştir.
• Pamuk talebini etkileyen faktörler, ekonomik sebepler (gelir durumu, diğer elyafların göreceli fiyatları, nüfus, arz sıkıntısı), tercihler (moda trendleri, sürdürülebilirlik), politikalar (ticaret engelleri, destek mekanizmaları) olarak sıralanmaktadır.
• Farklı yaş kategorileri bazında incelendiğinde, bir ürünün etiketine bakarak pamuk bileşenini arama eğiliminin tüketiciler arasında arttığı görülmektedir. Tüketicilerin yüzde 56’sı, içinde pamuk bileşeni fazla olan ürünlere daha çok ücret ödemeyi kabul edeceklerini belirtmiştir.
• Konfor özelliklerinden dolayı pamuk, tüketiciler tarafından en çok tercih edilen tekstil malzemesidir. Doğal bir elyaf olan pamuk, tüketiciler arasında çevreye daha az zararlı görülmektedir. National Cotton Council (ABD) verilerine göre, pamuk 33 günde yüzde 70 oranında taze suda çözülmektedir.
• Öte yandan, dünyada pestisitlerin yüzde 25’i pamuk üretiminde kullanılmakta; 1 kilogram pamuk elyaf üretimi için 10 bin litre su harcanmaktadır. Bu veriler pamuğun kötü bir çevresel ayak izine sahip olduğunu göstermektedir.
• Bu sebeple tüketim-sonra süreçte ürünlerin toplanması, düzenlenmesi, ayrıştırılması ve geri dönüştürülerek üretimde tekrar kullanılması büyük önem taşımaktadır. Bu süreçte çözülmeye çalışılan öncelikli sorun, farklı bileşenlerden oluşan ürünlerin içinden pamuk elyafın ne şekilde ayrılacağıdır. Bunun için farklı teknikler kullanılmaktadır. Örneğin NIR (near infrared) teknolojisi elyafları özüne göre ayırırken, görsel analiz teknolojisi renge ya da kumaş tipine (örme ya da dokuma gibi) göre ayırabilir. Henüz çözülemeyen sorunlar ise bu işlemlerin uzun sürmesi, bu teknolojilerin çok katmanlı kumaşların ayrıştırılmasında henüz çok etkin olmaması, ürün üzerindeki düğme gibi aksesuarların süreci zorlaştırmasıdır.
• Fransa’da yerleşik bir araştırma ve inovasyon enstitüsü olan CETİ, Decathlon gibi bazı hazır giyim markaları ile yürüttüğü proje kapsamında tüketim sonrası ürünlerin toplama, ayrıştırma ve spinning yöntemiyle elyaflara ayırma işlemlerini otomasyonla yapan bir pilot tesis geliştirmiş ve Konferans esnasında tanıtımını yapmıştır. Proje sonucunda yüzde 30 yeni malzeme ve yüzde 70 geri dönüştürülmüş malzemeden elde ettikleri ipliğin gerekli uygunluk testlerini geçtiğini belirtmişlerdir.
• Bir başka kesim ise; pamuğun çevreye bahsedildiği kadar zarar vermediğini, geri dönüştürülmesinin çok maliyetli ve uzun bir süreç olduğunu, araştırmaların pamuğun geri dönüşümüne değil, daha zararlı olan sentetik elyaflara yönelmesi gerektiğini söylemektedir. Konferansta soru-cevap kısmında bu yönde tartışmalar olmuştur.
Sentetik elyaf
• Dünyada elyaf talebi katlanarak artmaktadır. Günümüzde 100 milyon ton olan talebin, 2030’da 140 milyon tona ulaşması beklenmektedir. Arzın çok büyük bir kısmının polyester filamentten karşılanacağı öngörülmektedir.
• 2018’de kullanılan 100 milyon tonluk elyafın 55 milyon tonu polyester, 26 milyon tonu pamuk, 6 milyon tonu selülozik, 5 milyon tonu naylon, 2 milyon tonu akrilik ve 1 milyon tonu yün kaynaklıdır.
• Geri dönüştürülmüş polyesterin payı ise 20-30 bin tonda kalmakta ve yeni polyester ile yakın zamanda yarışabileceği öngörülmemektedir. Özellikle PET ve PTA fiyatları düşmekte ve geri dönüşüm maliyetleri yükselmekte iken, geri dönüştürülmüş malzeme kullanımının sınırlı kalacağı düşünülmektedir. PTA ve MEG fiyatlarının düşen petrol fiyatlarına paralel olarak biraz daha düşmesi beklenmektedir.

Ortak Denetim Programı SLCP
• ITMF’in girişimi ile başlatılan ve markaların denetimlerini tek bir platformda birleştirmeyi hedefleyen SLCP’nin ilerleme süreci Konferans katılımcıları ile paylaşılmıştır. Ekim 2019 itibariyle ile 207 kurumun sisteme katıldığı ve sayının her geçen gün arttığı ifade edilmiştir. Sendikamız da Türkiye’de SLCP’nin yaygınlaşmasına destek olan kurumların başında gelmektedir.
• Yapılan araştırmalarda denetimlerin bir iyileştirme/gelişmeye yol açmadığı, sadece durum tespiti yapıldığının ortaya çıktığı ifade edilmiştir. Bunun için harcanan kaynağın iş süreçlerini geliştirmek için kullanılabileceği önerilmektedir.
• Programı anlatmak için seçilen iyi örnekler arasında üretici ayağında Türkiye’den Yeşim Tekstil ve marka ayağında Nike’ın EMEA bölgesinin merkezi olan İstanbul ofisinden sunumlar yapılmıştır.

Hugo Boss: Dijital fabrika
• Hugo Boss’un İzmir’deki fabrikasındaki dijital uygulamaların anlatıldığı sunum, tüm katılımcıların ilgisini çekmiştir. Fabrikanın, tekstil sektörü dışında da pek çok imalat sanayiinden ziyaretçi aldığı ve danışmanlık yaptığı belirtilmiştir.
• Fabrikada organizasyonel yapı, insan kaynakları ve eğitim, üretim süreçleri, bilgi yönetimi konularında ileri derecede inovatif teknolojiler ve yapay zekâ kullanılmaktadır.
• Hugo Boss’ta hiper öğrenme metoduyla dört haftalık bir eğitimle, çalışanlar kompleks üretim süreçlerine hakim olabilmektedir. Bunun için artırılmış gerçeklik (AR), video oyunları (gamification) ve hologram teknolojileri kullanılmaktadır.
• Fabrikada verimliliği artırmak için düzen değişimi uygulandığı, örneğin dikiş makinelerinin yerlerinin sıklıkla değiştirilmesi ve çalışanların farklı düzenlerde farklı işleri yapmasıyla verimliliklerinin arttığı paylaşılmıştır.
H&M ve sürdürülebilirlik uygulamaları
Dünyanın en büyük perakende zincirlerinden H&M, sürdürülebilirlik konusundaki oldukça iddialı uygulamalarını paylaştı.
• Günümüzde sürdürülebilirlik için baskı pek çok taraftan gelmektedir: Aktivist çevre hareketleri, yasal düzenlemeler (örneğin karbon vergileri), müşteri talepleri ve çalışan talepleri
• Özellikle yeni neslin beklentileri, çalıştıkları şirketlerin sürdürülebilirlik gibi değerlere sahip olmasıdır. Örneğin geçen yıl Fransa’da 20 bin öğrenci, gelecekte sürdürülebilir olmayan bir şirkette çalışmayacaklarına dair bildiri imzalamıştır.
• Giyim ve ayakkabı sektörlerinin dünyanın kirlenmesinde en büyük paylardan birine sahip olduğu açıktır. Değer zinciri incelendiğinde, ayak izi en yüksek sürecin üretim olduğu, onu kullanıcıların ürünleri kullanması (yıkama, bakım) sürecinin takip ettiği görülmektedir.
• Moda dünyası bu konuda pek çok taahhütte bulunmaktadır. Bunlardan en önemlilerinden biri Birleşmiş Milletlerin İklim Hareketi’dir. Buna göre en geç 2050 yılında sektörün sera gazı emisyonunu net sıfıra düşürmek ve küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlamak amaçlanmaktadır.

IKEA ve sürdürülebilirlik uygulamaları
52 ülkede 430 mağazada 41 milyar Euro’luk satış yapan IKEA da müşterilerine sürdürülebilir ve daha iyi bir yaşam vaat etmektedir.
• IKEA’nın en çok alım yaptığı ülkeler Çin (yüzde 32), Türkiye (yüzde 17), Vietnam, Hindistan ve Pakistan’dır.
• IKEA ‘demokratik tasarım’ adını verdiği prensip ile şunları hedeflemektedir:
• Düşük fiyat: IKEA’yı şu anda erişemeyen kişilere erişilebilir yapmak: 2016’da orta gelir düzeyinde yaşayan 3.2 milyar kişi vardır. 2020’de orta sınıfın oranı tarihin en yüksek oranına ulaşacaktır. IKEA bu kişilere ulaşmayı hedeflemektedir.
• Yüksek kalitede ve uzun süre kullanılabilen ürünler sunmak
• Fonksiyonel olmak
• Sürdürülebilir bir marka olmak
• Erişilebilir olmak: Mobil teknolojilerle şehir merkezinde yaşamayan müşterilere de ulaşmak
• Sürdürülebilirlik için en kapsamlı adımı 2012’de başlattığı People + Planet stratejisi ile atmıştır. Buna göre 2030’da 1 milyar kişinin daha iyi koşullarda yaşamasını sağlamayı amaçlamaktadır. Bunun için masa başı araştırmanın yanında, insanların evlerine giderek nasıl yaşamlar sürdükleri de incelenmektedir.
• IKEA’da satılan tüm aydınlatmalar LED, tüm musluklar su tasarrufludur. IKEA ayrıca müşterilerini evlerini mevsime göre döşemeleri (kışın daha sıcak tutan nevresimler, yazın ısıyı emmeyen ürünler) konusunda bilgilendirmektedir.
• IKEA dünyanın çeşitli yerlerinde rüzgar enerjisine yatırım yapmaktadır. IKEA şu anda kullandığından daha fazla yenilenebilir enerji üretmektedir.
• IKEA’da kullanılan polyesterin yüzde 41’i geri dönüştürülmüş polyesterdir. 2020 hedefi bunu yüzde 100’e çıkarmaktır.
• Paylaşım ekonomisi trendinin yükseldiği bugünlerde IKEA, kiralama sistemini test etmektedir. Örneğin müşteriler normalde ihtiyaçları olmayan, fakat bir davet verdiklerinde ihtiyaç duyacakları fazla sandalye, tabak, bardak gibi ürünleri kiralayabileceklerdir.

Start-Up örnekleri
Konferans boyunca tekstil sektörüne çözüm üreten start-up örnekleri de ürünlerini sunma fırsatı bulmuşlardır. Ürünlerin büyük çoğunluğu sürdürülebilirlik ve izlenebilirlik çözümleri üretmektedir.
Haelixa: Sürdürülebirlik için bir ürünün geriye dönük izlenebilir olması ön şarttır. Ürün izlemesinde kullanılan mevcut teknolojiler dış etiketler, sertifikasyon ve blockchain teknolojileridir. Fakat bunların hepsinin bazı açıkları bulunmaktadır. Haelixa’nın geliştirdiği teknoloji ise elyaftan başlayarak ürünlere eşsiz birer parmak izi atamaktadır. Buna ‘ürünün DNA’sı’ da denebilir. Bu işaretleyiciler (marker) yıkama gibi işlemlere rağmen üründen çıkmamakta ve ürüne ait tüm bilgiler ürünün içinde saklanabilmektedir. Şirket şu anda C&A ile organik pamuk üzerine bir proje geliştirmektedir.
Textile Genesis: Sürdürülebilirlik, günümüzde markaların en önemli iddialarından biridir. Dünyanın en büyük 100 markasının çoğunluğu 2020-2025 arasında kullandıkları elyafın tamamının sürdürülebilir olacağını taahhüt etmektedir. Oysa, bunların sadece 10 kadarının elyaf tedarikçilerinin (tier 4 ve 5) bilgilerine erişimi vardır. Ayrıca araştırmalar, günümüzde sürdürülebilir olduğu söylenen elyafların yüzde 30 kadarının yalan beyan olduğunu göstermektedir. Textile Genesis markalara, tedarikçilerinin kullandıkları elyafın bilgilerine erişim imkânı vermektedir. Bunun için blockchain teknolojisini kullanmakta ve ürünlerdeki barkod sistemiyle tüm bilgileri erişmeyi ve bu bilgilerin bulut üzerinde saklanmasını sağlamaktadır. Böylece ürünün hem orijinalliği hem de kullanılan materyalin çeşidi sorgulanabilmektedir.

Makine satışı istatistikleri
Kısa elyaf iğ-2018: Küresel düzeyde satışlar yüzde 2 artarak 8.7 milyon adede ulaşmıştır. Bu yatırımlarda Asya bölgesi yüzde 92 ile açık ara önde iken, yüzde 44’ü sadece Çin’den gelmektedir. Çin’i, Hindistan, Vietnam ve Özbekistan takip etmektedir. Türkiye yarım milyon adet ile altıncı sırada yer almaktadır.
Open end rotor-2018: Küresel düzeyde satışlar yüzde 21 artarak 770 bin adede ulaşmıştır. Bu yatırımlarda Asya bölgesi yine yüzde 92 ile önde iken, yüzde 60’ı sadece Çin’den gelmektedir. Çin’i, Hindistan, Vietnam, Özbekistan ve Türkiye takip etmektedir. Türkiye’de 2018 yılında satışı yapılan makine sayısı 34 bin olmuştur.
Elektronik düz örme-2018: Küresel düzeyde satışlar yüzde 20 düşerek 160 bin adede gerilemiştir. Çin yüzde 76 ve 122 bin adet ile en büyük yatırımcı olurken, Türkiye 2 bin 400 adet ile beşinci sırada yer almıştır.
• Tüm istatistikler Çin’in makinelere ciddi yatırımlar yaptığını ve yapısal bir dönüşümden geçtiğini göstermektedir. Böylece Çin, satışlarını ve verimliliğini her yıl artırmaktadır. İşçilik maliyetlerindeki artış, satışların artışının altında kalmakta, böylece karlılık sürmektedir.
• Dünyada özellikle hazır giyimde fazla kapasite problemi yaşanmaktadır. Bunda, küresel belirsizliklerden dolayı düşük kalan talep etkili olmaktadır. Küresel faktörler ticaret savaşları, Brexit, Türk Lirasının değer kaybı, Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgesel sorunlar, Hindistan’daki vergi reformu, pamuk fiyatları olarak sıralanabilir.


Diğer Haberler